Yahudilik ve Hıristiyanlık’ta da rüyalara büyük önem verilmiş, Tanrı'dan iyi ve kötü anlamda gönderilen mesajlar olarak kabul etmişlerdir. Kötü rüyalar, uyarıcı özellik taşıyan rüyalar olarak açıklanmıştır.[17][4]
Ortaçağ boyunca, rüyalar şeytânî olarak görüldü ve rüyadaki görüntülere şeytanın yoldan çıkarması olarak bakıldı. Savunmasız uyku durumunda, şeytanın zehirli düşünceleriyle insanların zihnini doldurduğuna inanılıyordu. Şeytan insanı yanlış yola saptırmak için pis işlerini rüyalar aracılığıyla yaptığı düşünülüyordu.[20]
Kutsal Kitap'te anlatıldığına göre rüya, insanlara Tanrı tarafından iletilen açıklanan bir vizyonu temsil etmektedir.[4] 12-13. yüzyılda yasamış Yahudi bilgini, Maimonides’e göre rüyalar, kehanetler gibi, uyku sırasında ortaya çıkan hayal gücümüzün etkilerine bağlıdır. Kişi, düşünce gücünün gelişmişliği ve rüyada karsısına çıkan bilgiyi tam ya da üzeri örtülü bir biçimde anlamış olması oranında rüyasındaki ruhsal yanı kavrayabilir. Ya da görünen perdenin ardındaki bu ruhsal gerçeği isinin ehli bir rüya yorumcusunun anlatıp, ona bunu açıklaması gerekir.[4]
Yahudilik'te, Talmut kitabının son kısmında rüya yorumu konusu işlenmiştir.[4] Talmud’daki rüya kuramı, yaklaşık Roma dönemi teorileriyla aynı dönemlerde oluşturulmuştur ve onlara biraz daha sanatsal bir biçimde yaklaşır. Talmud’da, yorumlanmış bir rüya okunmamış bir mektuba benzer demekte, genel kural, rüyaların ruhsal nedenlere dayanmış olmasıdır. Bu kuralın tek istisnası, ağır bedensel ve hastalıklı uyarımlar sonucu oluşan rüyalardır. Talmud hahamları, kimi rüyaların da kehanet özelliği taşıyabileceklerini de düşünüyorlardı.[23]
İncil’de de rüya konusu islenmiş hatta Hıristiyanlar açısından başarılı rüya tabircileri de çıkmıştır. Demokrit döneminden, Hıristiyanlığın başlamasına kadar geçen sürede 26 tane rüya tabir kitabı çıkarılmıştır.[4]
İbraniler arasında rüya yorumlama büyük değer kazanmıştır. Fakat monoteizm’ in yayılması ve İbrani- Hıristiyan doktrininin ferde ahlâki sorumluluk yüklemesi, rüya yorumlamalarına karsı kuvvetli bir reaksiyon uyandırmış ve rüyalarda daha çok imanla ilgili işaretler aranmasına yol açmıştır.[6][4] Profesör A.Leo Oppenheim, “Eski Ortadoğu’da Rüyaların Tabiri” adlı eserinde gösterdiği gibi İncil, Tanrı’nın emirlerinin, insanların tahminlerinden ve kehanetlerinden çok üstün olduğunu belirtmiştir.[4]
İncil’de tabir ve kehanetlerin küçümsenmesine rağmen, rüyaların büyük yeri vardır. 2. Asırda Artemidori Daldani, tabir kitaplarının babası sayılan Oneirocritica’yı hazırlar.[30] Bu kitap, Yunancadan Huneyn b. İshak tarafından Arapçaya çevrilmiştir. Artemidori, “rüyaların insanların günlük ihtiyaçlarıyla doğru orantılı olduğunu” belirtmektedir. Örneğin, çok susuz olan bir insanın rüyasında su içtiğini, aç olan birisinin rüyada yemek yediğini belirtmektedir. Artemidori’ye göre rüyalar, kişisel olarak tabir edilmelidir. Bir şey, herkes için aynı manaya gelmez. İnsanların beklentilerine göre ayrı bir anlam taşıyabileceğini daima düşünmek gerekir.[4]
0Awesome Comments!