Eski Roma'da Rüya

Romalıların sahip oldukları, rüya teorileri, Yunanistan’da geliştirilen kuramlara çok benzer. Fakat Platon yada Aristo’da gördüğümüz kadar açık ve derin bir ifadeye ulaşamamıştır. Lukrez, “De Rerum Natura” adlı eserinde gün boyu ilgilendiğimiz olayların ya da bedensel ihtiyaçlarımızın kendilerini rüyalarımızda gösterdiklerini iddia etmektedir. Hangi işi ruhen en fazla takip edersek ya da hangi işin bizi hoşnut kıldığını anlarsak ya da aklımızın daha çok uğraştığı şeyle çoğunlukla karsılaşırız. Daldisli Artemidor’a göre ise, yazdığı “Rüya Kitabı”nda sistematik bir rüya kuramı oluşturmaya çalışmıştır. 2.  yüzyılda yaşamış olan bu bilginin ortaçağ düşüncesi üstünde de önemli etkileri olmuştur. Ona göre rüya denilen şey, sembol diliyle anlatılmış bir bilgidir.[23][4]
Roma dönemi, düşünürlerinden Çiçero, rüya yorumu konusunda “Kehanetler Üzerine” adlı şiirinde söyle söyler; eğer rüyalar, Tanrı aracılığıyla gönderilmiyor doğadaki hiçbir şeyle doğrudan ilişki içinde bulunmuyor ve de gözlemlerle deneyler sonucu kesin bir yorumlama kuralına tabi olamıyorlarsa, bundan çıkacak sonuç bellidir. Bu da rüyaların önemsiz ve anlamsız olduklarıdır.[4]