Doğu Türkistan'a Çin İşkencesi

komünizm
 
Toplu idamlar ve idam edilecek kişilerin sokaklarda teşhir edilmesi komünist Çin'in ilk günlerinden beri uygulanan bir yöntemdir.

Kızıl Çin'in insanları sırf farklı fikirleri ve inançları dolayısıyla idam etmesi, Hz. Musa döneminde yaşamış ve tarihin en zalim diktatörlerinden olan Mısır Firavunu'nu hatırlatmaktadır. Firavun, Hz. Musa'ya tabi olup iman edenleri, sırf kendi sözünden dışarı çıktıkları, kendisinin koyduğu kurallara uymadıkları gerekçesi ile idam etmekle tehdit etmiştir. Firavun'un iman edenlere yönelik bu tehdidi Kuran'da şu şekilde bildirilmiştir:
(Firavun) Dedi ki: "Ona, ben size izin vermeden önce mi inandınız? Şüphesiz, o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür; öyleyse yakında bileceksiniz. Şüphesiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve sizin hepinizi gerçekten asıp-sallandıracağım." (Şuara Suresi, 49)
İdam cezasıİdam

İdamlar Doğu Türkistan'da da Devam Ediyor

Kendi halkına karşı böylesine acımasız bir politika izleyen Çin'in baskısı, Doğu Türkistan söz konusu olduğunda çok daha serttir. Ülkenin dört bir yanında gerçekleştirilen idamlarda öldürülen Doğu Türkistan Müslümanlarının oranı oldukça yüksektir. Müslüman halkın, dinlerini özgürce yaşamak, dillerini konuşabilmek gibi temel hak ve özgürlüklerini savunmak için düzenledikleri herhangi bir girişim, şiddetle cezalandırılmaktadır.

Polis
Doğu Türkistanlı Müslümanlar idam ediliyor.
Kıtlık



Çin genelinde olduğu gibi Doğu Türkistan'da da idamlar devam etmekte, genelde hiçbir delili olmayan suçlamalarla, sadece şüpheye dayanılarak masum insanlar katledilmektedir. Çin'de mahkemeler demokratik ülkelerdeki gibi bağımsız olarak işlememekte, Çin Komünist Partisi'nin siyasi amaçları çerçevesinde hareket etmektedir. Bu nedenle de idama mahkum edilen kişilerin davaları çok hızlı görülmekte, insanlara kendilerini savunmak için yeterli süre ve imkan tanınmamaktadır. Hızla alınan idam kararı, çoğu zaman kişinin ailesinin haberdar edilmesine bile vakit tanınmadan infaz edilmektedir. Resmi rakamlara göre 1997-1999 arasında yalnız Doğu Türkistan'da 210 Müslüman idam edilmiştir, gerçek sayının ise bundan çok daha fazla olduğu tahmin edilmektedir.32 Her ay mutlaka idamlar gerçekleştirilmekte, Mao'nun "belirli bir kotaya göre öldürme" yöntemi titizlikle uygulanmaktadır.

Çin
Doğu Türkistanlı gençler kendi din ve kültürlerini özgürce yaşamak yönündeki son derece haklı taleplerini dile getirdiklerinde, komünist rejim tarafından idamla cezalandırılmaktadırlar. İlk başlarda bazı idamlar "ibret olsun diye" Çin Televizyonu tarafından yayınlanmaktaydı.Ancak tepkilerden çekinen Çin hükümeti, bir süre sonra bu yayınlardan vazgeçti.
Komünist yönetimin, Müslüman varlığını sindirebilmek için başvurduğu yöntemlerden biri de toplu tutuklamalar ve göz altında yapılan işkencelerdir. Tutuklanan Müslümanların büyük kısmı çalışma kamplarında ağır hapis cezalarına çarptırılmaktadır. Ancak tutuklananlardan daha sonra çoğunlukla haber alınamamaktadır. Aileleri bu kişilerin nerede tutulduklarından veya hala yaşayıp yaşamadıklarından bile haberdar değildir.

İşkence
 
Komünist Çin'den kaçıp, Türklere katılan Sovyet Binbaşısı Yusuf Samilov, Çin askerleri tarafından boynuna kezzap dökülerek katledilmişti..


Firavun: "Ben size izin vermeden önce O'na iman ettiniz, öyle mi? Mutlaka bu, halkı buradan sürüp-çıkarmak amacıyla şehirde planladığınız bir tuzaktır. Öyleyse siz (buna karşılık ne yapacağımı) bileceksiniz.Muhakkak ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi idam edeceğim." (Araf Suresi, 124)

Haberler
1)Akit 17.03.01--- 2)Akit 28.01.01--- 3) Ortadoğu 16.02.01---- 4)Eğitim Bilim Dergisi 3.99
Gazete
Newsweek dergisinde yayınlanan ve "Kendi Ülkelerinde Yabancı" başlığını taşıyan bu haberde, Doğu Türkistan Müslümanlarının komünist ideoloji doğrultusunda yaşamaya zorlandıkları anlatılmaktadır.
Gazete

Çin hapishaneleri ve çalışma kampları işkencenin yoğun olarak kullanıldığı yerlerdir. Çeşitli uluslararası örgütler de Çin'deki sistemli işkenceye dikkat çekmekte ve yayınladıkları raporlarla Çin hükümetini uyarmaktadırlar. Bu raporlardan birisi de Uluslararası Af Örgütü'nün 1999 yılında yayınladığı ve Doğu Türkistan'daki insan hakları ihlallerini konu alan 34 sayfalık raporudur. Bu raporda yer alan pek çok olaydan biri de Doğu Türkistan'da tutuklu bulunan 17 yaşında bir gencin yakınlarının hapishanelerdeki koşullarla ilgili anlattıklarıdır:

Hapishane o kadar kalabalıktı ki, tutukluklar küçük bir hücrede 5-6 kişi tutuluyorlardı. Hücrenin küçüklüğü geceleri uyumalarına engel oluyor, ancak nöbetleşerek uyuyabiliyorlardı. Polisler hücreleri her dolaştıklarında tutukluları dövüyorlardı. Sorgulama için seçilen tutuklular, dayak yedikleri, dövüldükleri, bedenlerine elektrik şok verildiği özel bir sorgu odasına götürülüyorlardı. Sorgu odasında duvara monte edilmiş bir ray vardı. Bazı tutuklular tek ayaklarından veya tek ellerinden buraya kelepçelenerek asılıyor ve bu pozisyonda 24 saat bekletiliyorlardı. Kelepçeleri çözüldüğünde ayakta bile duramaz halde oluyorlardı. Bazılarının kerpetenle tırnakları çekiliyor, bazılarının ise tırnaklarının altına elektrik veriliyordu.33
İşkenceler
Çin güvenlik güçleri tarafından 4 Şubat 1997 tarihinde Gulca'da tutuklanan ve sadece inançlarından dolayı akıl almaz işkencelere maruz kalan binlerce Uygur Türkü'nden sadece birinin yaşadıkları...
Bu işkenceleri yaşayan tutuklu iki ay boyunca hapishanede kalmış ve ancak ailesinin verdiği 2.000 Yen rüşvet sonrasında serbest bırakılmıştır. Gözaltına alındıktan sonra Halk Güvenlik Bürosu'nda tutulan bir başka tutuklunun yaşadığı işkence olayları çok daha acımasızdır. Üstelik bu kişinin tek suçu arkadaşları ile bir araya gelip fikir alış verişinde bulunmaktır:

Çin İşkencesiÇin'in bazı işkence yöntemleri

Tutukevinin yanında, yer altında şüphelilerin sorgulandığı özel bir mekan vardı. O da burada sorgulandı ve çeşitli işkencelere maruz kaldı. Örneğin elleri arkasından bağlandı ve sorgucular kollarını havaya kaldırıp bükmeye başladılar. Çok acı veren bu pozisyonda uzun süre tuttular. Daha sonra vücuduna elektrik verdiler. Dili ve cinsel organı da dahil olmak üzere tüm vücuduna elektrik veriliyordu. Bacaklarına ahşap sopalarla vuruyorlardı. İşkence sırasında kafasına, hayati bir tehlike geçirmemesi için, metal bir miğfer giydirmişlerdi. Çünkü bazı tutuklular işkence görürken artık bunun bir son bulmasını sağlamak için başlarını özellikle duvarlara vuruyorlar, böylece intihar ediyorlardı.34

Suçlu bulunan kişilerin sözde "yeniden eğitilmek" için gönderildikleri çalışma kamplarında ise koşullar çok daha fecidir. Çin'de "yeniden eğitmek" kişiyi komünist ideolojiyi kabul etmeye ikna etmek, koşullar ne olursa olsun Parti'nin emirlerine itaat edecek kıvama getirmek anlamına gelmektedir. Bunun için kullanılan yöntemler ise insanlık dışıdır:
Kamplardaki tutukluların odun keserek, taş kırıp taşıyarak ve tarım işlerinde çalışarak en az 10 saat çalışmaları gerekmekteydi. Eğer vaktinde uyumaz veya uyanmazlarsa, bağırarak konuşurlarsa, güler veya ağlarlarsa, abdest almak için gizlice su alırlarsa, yapmaları gereken işleri bitirmezlerse, gardiyanlara cevap verirlerse ağır bir şekilde cezalandırılıyorlardı. Başa vurarak dövme, vücudun çeşitli yerlerine elektrik verme, havada uçak pozisyonunda asılı tutma, direğe asma, tavana asıp dövme ise en sık verilen cezalar arasındaydı. Çoğu zaman mahkumların makatlarına elektrikli çubuk sokuluyordu. Pek çok mahkumun dişleri kırılmış, çoğu kısmi duyma kaybına uğramış, kolları kırılmış ve enfeksiyon kapmışlardı. Sık sık gardiyanlar tarafından aşağılanıyor ve alay ediliyorlardı. Yemek vakitlerinde önce Çince marş söylemeleri gerekiyor, yapmayanlara yemek verilmiyordu. Kampta doktor bulunmuyordu. Hasta olan mahkumlar çalıştırılmaya devam ediliyor, yemek verilmiyordu, ancak bulaşıcı bir hastalığa yakalanmışsa 36 km uzaklıktaki hastaneye götürülüyorlardı. Bazıları ise hastaneye götürülürken yolda hayatlarını kaybediyordu.35
Görüldüğü gibi Çin'in Doğu Türkistan'da izlediği politika, kitlesel bir işkence ve soykırım programıdır. Doğu Türkistan Enformasyon Merkezi'nin edindiği bilgiye göre, sadece 1999 yılının başından aynı yılın Mart ayına kadar Doğu Türkistan'da 10 bine yakın Uygur Türk'ü hayali suçlamalarla gözaltına alınmış, üstte tarif edilen şartlarda tutuklu olarak alıkonmuş, Komünist Parti denetimindeki yargı sürecinin sonucunda da ölüm cezası başta olmak üzere son derece ağır cezalara çarptırılmışlardır. 1999 yılının başından Mart 2000'e kadar Doğu Türkistan'da mahkemelerde ölüm cezasına çarptırılmış veya çatışmalarda işkence sonucu öldürülmüş kişilerin sayısı ise 2.500 civarındadır.36
Çin Hükümeti Doğu Türkistan'da yürütmekte olduğu soykırımda küçük çocukları bile çeşitli suçlamalarla tutuklamaktadır. Örneğin, 30 Ekim 1999'da Hotan Şehri Emniyet Müdürlüğü, ortaokul öğrencisi bir Türk kızını, el yazısının sokağa yapıştırılan duvar yazısına benzediği gerekçesiyle tutuklamıştır. Bunların dışında, Bölge Genel Sekreteri Wang Le Çuan Hotan'da yaptığı basına kapalı konuşmasında, ders kitabının üzerindeki Mao'nun resmini yırttığından dolayı bir ilkokul öğrencisinin tutuklandığına yer vermiştir.37

Doğu Türkistan
Günümüzde Çin'de binden fazla çalışma kampı bulunmaktadır. Bu kamplarda Müslümanlar da dahil olmak üzere pek çok insan son derece zor koşullar altında, baskı ve zorbalıkla çalıştırılmaktadır. Bu kamplardan elde edilen gelir Çin ekonomisinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır.
 
Gazete
1)Yeni Mesaj 30.09.01--- 2)Gözcü 30.10.99--- 3) Milli Gazete 14.08.01
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------Çin'de Türk kıyımı
1)Milli Gazete 28.09.01--- 2)Türkiye 01.05.99--- 3) Milli Gazete 16.12.00--- 4)Ortadoğu 23.08.01
Çin
Amnesty International Briefing, Crescent International ve Muslim Observer gibi yabancı yayınlarda işgal altında yaşayan Doğu Türkistan Müslümanlarının karşı karşıya oldukları büyük baskı ve zulümden detaylı olarak bahsedilmektedir.
Soldaki Haber (Çin'de Kimse Güvende Değil)
Alttaki Haber (Uygurlara Keydi Tutuklama ve İşkence)
En Altaki Haber (Çin İşgali Altındaki Müslümanlar İçin Kötü Haber--Crescent International, 1.11.01)
İnternet
Çin
Çin Zulmü
Düzenli olarak gerçekleştirilen idamlarda yüzlerce Müslüman katledilmektedir. Halen binlercesi de hapishanelerde idam edilmeyi beklemektedir.
Dünya tarihine zalimliği ve gaddarlığı ile geçen Mao Tse-Tung, yalnızca Doğu Türkistan Müslümanlarına değil, kendi vatandaşları da dahil olmak üzere tüm Çin halkına akıl almaz işkenceler uygulatmıştır. Özellikle Kültür Devrimi adı verilen barbarlık döneminde, Mao'nun emrindeki Kızıl Muhafızların yaptıkları, büyük birer insanlık suçudur. Bunlardan bazıları şu şekildedir:
Çin işkence

Çin
(Üstteki resim) Kızıl Muhafızlar rejim aleyhtarı olarak gördükleri herkesi acımasızca katlediyorlardı. Resimde Pekin ele geçirildikten sonra nehir kenarında öldürülen mahkumlar görülmektedir. (Alttaki resim) Toprakları ellerinden alınan çiftçiler, Mao'nun militanları tarafından oluşturulan "halk mahkemeleri"nde yargılanıyor, ardından acımasızca katlediliyorlardı.
Özel kelepçeler takmak ve bunları mahkumların bileklerinde iyice sıkmak Mao'nun cezaevlerinde yaygınlıkla kullanılan bir işkence biçimiydi. Mahkumların ayak bileklerine aynı zamanda zincirler de geçiriliyordu. Hatta bazen kelepçeler mahkumun ne yemesine ne içmesine ne de tuvalete gitmesine imkan verecek şekilde penceredeki parmaklıklardan birine tutturuluyordu. Amaç bireyi küçük düşürmek, aşağılamaktı... Halk hükümeti, her türlü işkenceyi yasakladığını iddia ettiğinden, buna resmi dilde cezalandırma ya da ikna adı veriliyordu.1
Hepsi ölüme mahkum edilen devrim karşıtları, bütün halkın davet edildiği açık duruşmalarda, Kızıl Muhafızlar tarafından parçalanıyordu... Kızıl Muhafızlar bazen parçaları kızartıp yiyor ya da hala canlı olan mahkumun gözleri önünde ailesine yedirtiyordu.2
Komünizmin Kara Kitabı isimli eserde, Mao döneminde tutuklanan üniversite profesörlerine yapılan insanlık dışı işkenceler bir gözlemcinin sözleriyle şöyle aktarılıyordu:
Profesörlerin boyunlarına da içleri taşla dolu kovalar asılmıştı. Müdürü fark ettim. Kova o kadar ağırdı ki, madeni tel deriye iyice gömülmüştü, adam sallanıyordu. Hepsi yalınayak, gonglara ya da tencerelere vurarak alanı dolaşırken bağırıyordu: 'Ben haydut bilmem kim'. En sonunda tümü dizlerinin üzerine çöktü, tütsüler yaktı ve Mao Tse-Tung'a suçlarını affettirmek için yalvardı... Birkaç kız bayılacak gibi oldu. Dayak ve işkenceler bunu izledi. Daha önce hiç böyle işkence görmemiştim: onlara atık maddeleri ve böcekler yediriliyor ve elektrik veriliyordu. Cam kırıkları üzerine diz çökmeleri için zorlanıyorlar, kollarından ve bacaklarından askıya alınarak uçak durumuna sokuluyorlardı.3
Aynı kitapta cezaevlerinden şu şekilde bahsediliyordu:
En değişik ve en sadist işkenceler sıradan uygulamalardı. Bunların arasında en yaygın olanı bileklerden ya da işaret parmaklarından askıya alınmaktı... En kötü gaddarlıklar denetimsiz bir biçimde ortalığı kasıp kavurabiliyordu. Bir kamp komutanı birçok tecavüz olayının yanı sıra, bir yıl içinde 1.320 tutukluyu ya katlettirmiş ya da canlı canlı toprağa gömdürmüştü.4
1. Komünizmin Kara Kitabı, s. 668
2. Komünizmin Kara Kitabı, s. 617
3. Ken Ling, Miriam London ve Tai-ling Lee, La vengeance du ciel: un jeune Chinois dans la Revoluion culturelle, Paris, Laffont, 1981 (İngilizce orijinal basım 1972), s. 20-23
4. Komünizmin Kara Kitabı, s. 621