Napolyon Bonapart (Napoléon Bonaparte)



Napolyon Bonapart (Napoléon Bonaparte)

Napolyon Bonapart (Fransızca Napoléon Bonaparte) (15 Ağustos 1769 - 5 Mayıs 1821), Fransız Devrimi'nin generali, 11 Kasım 1799'den 18 Mayıs 1804'e kadar Fransa Konsülü olarak Fransa Cumhuriyeti'nin ilk başkanı, sonrasında da 18 Mayıs 1804 ile 6 Nisan 1814 arasında Napolyon I adını alarak Fransa İmparatoru ve İtalya Kralı olmuştur. [1]Hayatı

Napolyon Bonapart, Carlo Buanoparte ile Marie Letizia Ramolino'nun ikinci oğullarıdır. [2] 15 Ağustos 1769'da Korsika'nın Ajaccio kentinde doğdu. 1779 yılında Brienne'de öğrenim gördü. 1784'te Paris'teki "Parisian École Royale Militaire" adlı askeri akademiye girdi.1785 yılının Nisan ayında Valence'daki topçu alayına üsteğmen rütbesiyle katıldı. [1]
Aynı yılın Eylül ayında izinli olarak gittiği Korsika'da askeri ve politik açıdan etkin bir rol başladığında bağışlanarak yüzbaşı rütbesiyle göreve çağırıldı. [1] Korsika'da askeri ve politik açıdan etkin bir rol oynayarak Jakoben grubu içinde kendini gösteren Napolyon, izninin bitmesine rağmen birliğine dönmedi. Bu yüzden asker kaçağı sayılan Napolyon Nisan 1792'de başlayan Avusturya savaşının ardından affedilerek yüzbaşı rütbesiyle savaşa çağırıldı. Fransa'ya karşı bağımsızlık mücadelesine başlayan Korsika'lı milliyetçilere karşı Jakoben örgütlenmesinde çalışmaya devam eden Napolyon, daha sonra ailesiyle Fransa'ya kaçmak zorunda kaldı. [3]
Paris'teki siyasi faaliyetleri nedeniyle bir dönem 'vatana ihanet'ten tutuklandı. Ancak onu koruyan siyasilerin de desteğiyle serbest kaldı. Bu arada Fransa'da yeni bir anayasa ve direktuvarlık doğdu. Aralık 1793 de Toulon'da, kralcılar ve İngiliz ittifak kuvvetlerine karşı bir topçu komutanı olarak başarılı bir mücadele vermesiyle dikkati çekerek tuğgeneral rütbesine terfi etti.

1794'te İtalya'daki topçu birliklerinin komutanlığına getirildi. Paris'teyken Jakoben çevrelerle ilişki kurmuş olduğu anlaşıldığından, La Vendee'ye gönderilmek istendi; bunu kabul etmeyince, görevinden alındı. Paris'e döndükten sonra, Konvansiyona karşı hareketi bastırmak için, Paul François Barras ile Lazare Carnot'un kuvvetlerine katıldı. Olaylar kısa zamanda gelişerek yeni bir anayasanın ve Direktuvarlığın doğmasına yol açtı.[2]
5 Ekim 1795 de yine kralcıların ayaklanmasını bastırmaktaki başarısıyla İç Güvenlik Kuvvetleri'nin komutanlığına getirilen Napolyon, kısa bir sürede ülken in en saygın askeri otoritelerinden biri haline geldi.[1]
1796 Şubatında  İtalya'daki ordunun başkomutanı oldu. 10 Nisan 1796 da General de Beauharnais'in dul karısı Josephine ile evlendi. İki gün sonra Kuzey İtalya'ya saldırıya geçti. Avusturya ordularını ard arda yenilgiye uğrattıktan sonra Ocak 1797 de İtalya'daki Avusturya askeri varlığını püskürterek Viyana üzerine yürüdü. Avusturya'nın ateşkes istemesi üzerine barış görüşmelerine başlanmıştır. Ancak görüşmeler uzamış, antlaşma 17 Ekim 1797 tarihinde imzalanmıştır.[1] Bu sefer, Napolyon'un ününü yaydı. Stratejik ustalığın bir şaheseri sayılan İtalya seferi, büyük başarı ile sonuçlandı. İmzalanan Campo Formio Antlaşması ile Venedik Cumhuriyeti İtalya'ya bırakılıyor, karşılığında da Belçika ve İyon adaları alınıyordu. Bu önemli siyasi olayla devrim cumhuriyeti, Avrupa'nın en tutucu devleti olan Avusturya'ya gücünü göstermiş; Napolyon da İtalya'daki Fransız yönetimini kabul ettirmiş oluyordu.[2]
Aynı senenin Temmuz ayında da İskenderiye'yi ele geçiren Napolyon, Nil Vadisi boyunca içerlere ilerledi. Piramitler Savaşı'nda Memlükler'i yendi. Ancak Amiral Horatio Nelson yönetimindeki İngiliz Donanması, Abukir Körfezi'ndeki Fransız Donanması'na saldırarak gemilerini batırdı ve Fransızlar'ın ikmal bağlantısı kesilmiş oldu. Nelson'un başarısı üzerine Fransa'ya karşı birleşen İngiltere, Osmanlı, Avusturya ve Rusya'dan oluşan Birleşik Ordu, Rus Generali Alexander Suvorov'un komutasında, Napolyon'un ele geçirdiği toprakları geri aldı.

Napolyon 13,000 Fransız askeriyle Gazze, Jaffa ve Haifa gibi sahil kasabalarını fethetti. Jaffa'yı, girilmesinin ardından birkaç saat içinde tamamen ele geçirmelerine rağmen teslim olmaya çalışan 2,000 Türk askerini süngüye dizen Fransızlar, daha sonra paraları aldıkları sivilleri sonra öldürdüler. Üç gün boyunca aralıksız süren bozgunun ardından Napolyon, 3,000 Türk esirin daha öldürülmesi emrini verdi. [3]
Fransız yönetimi (Direktörler / Direktuvarlık), 1798 yılı başlarında Napolyon'u İngiltere anakarasının istilasıyla görevlendirmişlerdir. Ancak Napolyon, denizlerde etkili bir üstünlük sağlanmadan böyle bir operasyonun başarı şansı taşımadığını, İngiltere'ye karşı dolaylı bir strateji izlemenin en mantıklısı olduğunu savunmuştur. Bunun için de, Mısır'ın işgal edilerek İngiltere'nin Uzakdoğu ticaret yolunun kesilmesini önermiştir.[1]
1798 Temmuzu'nda da İskenderiye'ye girdi. Piramitler Savaşı'nda Memlükler'i yendi. Ancak Horatio Nelson yönetimindeki İngiliz donanması, Fransız donanmasına saldırarak gemilerini batırdı. Nelson'un başarısı üzerine İngiltere, Osmanlı Devleti, Avusturya ve Rusya, Fransa'ya karşı birleştiler. Birleşik ordu, Rus generali Alexander Suvorov'un komutasında, Napolyon'un ele geçirdiği toprakları geri aldı. [2]
Şubat 1799 da Suriye üzerine yürümüş fakat [1] Akka'nın Cezzar Ahmed Paşa tarafından başarıyla savunulması ve ordusunda belirgin salgın hastalıklar yüzünden Mısır'a çekildi. Ordusunu burada bırakarak gemi ile Fransa'ya döndü. [2]
9 Kasım 1799'daki hükümet darbesiyle Fransa tarihinde yeni bir dönem başladı. Kısa bir süre içinde anayasada değişiklikler yapıldı ve yönetim üç konsülün eline bırakıldı. Napolyon en önemli görev olan 'birinci konsül'lüğe getirildi. Ekonomi ve yasal alanda reform çabaları içinde girdi. [1] Devletin dağıttığı kredileri belli bir düzene soktu. [2] Napolyon, I. Konsül olarak çok geniş yetkilere sahipti. Bu yetkilerden yararlanarak devlet mekanizmasının işleyiş etkinliğini artıracak yönde geniş düzenlemeler yaptı. Fransız Merkez Bankası'nın kurulması, devlet okullarının açılarak eğitimin bir kamu hizmetine dönüştürülmesi, 'Code Napoleon'u (Napolyon Kanunları) olarak da bilinen Fransız Medeni Kanunu'nun hazırlanması çalışmalarına başlanması, subay okulları açılması, onun dönemindeki gelişmelerdendir. Reform ve yasa çalışmaları halk tarafından da desteklendi.

Avusturya ve İngiltere orduları hala silahlarını bırakmamışlardı. Napolyon Bonapart, 1800 yılında tekrar İtalya'ya girdi ve Milano'yu aldı. Böylece Avusturya ordusunu ikiye bölmüş oluyordu. Birini kuşatma altında tutarken diğerine saldırdı. Bu saldırıları başarı ile sonuçlandırdı. Jean Victor Moreau'nun Hohenlinden'deki zaferi üzerine, Avusturya İmparatoru, İngiltere ile ittifakını bozmak ve 1801 Şubatında Luneville barış antlaşmasını imzalamak zorunda kaldı. [2] Şubat 1801 deki ve İngiltere ile Mart 1802 de imzalanan antlaşmalar ile Avrupa'da savaşlar sona ermişti.[1]
1802 yılında Fransa Bankası'nı kurdu; idari alanda bazı reformlar gerçekleştirerek valilerin ve belediye başkanlarının siviller arasından seçilmelerini ve kendilerini seçen tek merkeze karşı sorumlu olmalarını sağladı; mahkemeleri ve emniyet örgütünü yeniden düzenledi.[2]
Ancak bu barış dönemi uzun sürmedi. Fransa'nın Avrupa'daki ekonomik ve politik gücünün giderek artması İngiltere açısından giderek genişleyen bir tehdit oluşturmaktaydı. Sonunda İngiltere 1803 yılının Mayıs ayında Fransa'ya savaş ilan etti.[1]
Napolyon kısa zamanda Fransa halkının sevgisini kazandı. Yabancı ülkelerdeki Fransızların, ülkelerine dönüp devletin modernleştirilmesinde kendisine yardımcı olmalarını sağladı. 1804'te yaptığı Code Napoleon (Napolyon Kanunları) halk tarafından da desteklendi. Napolyon, aynı yıl, Paris'teki Notre Dame katedralinde Papa Pius VII'nin eliyle taç giyerek İmparator oldu. Napolyon İmparatorluğu boyunca sayısız zaferler kazandı. Ancak Fransa içinde beliren bazı hoşnutsuzluklara, İngiliz donanmasının gücü, İspanya ve İtalya'da tahta geçirdiği akrabalarına halk tarafından duyulan kin ve nefrete, kendine bağladığı devletlerde beliren milliyetçilik akımları da eklenmişti.[2]
1804 yılının Mayıs ayında, kralcıların bir komplosunu bahane eden Napolyon kendisini imparator ilan etmiştir. Kendi eliyle taç giymiştir ama, Paris'teki Notre Dame Katedrali'ndeki törende Papa VII. Pius'un da bulunmasını sağlamıştır. Mart 1805 te ise İtalya'da kendi kurduğu cumhuriyeti lağvederek ve kendini İtalya kralı ilan etmiştir.

İzleyen dönemde İngiltere'nin çabalarıyla Avusturya, Rusya ve Napoli ve İsveç'in katıldığı bir karşı ittifak, III. Koalisyon oluşmuştur.

1805 yılının Ekim ayında Fransız-İspanyol birleşik donanmasının Trafalgar Deniz Savaşı'nda İngiliz donanması karşısında yenilmesi üzerine Napolyon İngiltere yerine müttefiklerini dize getirme yolunu seçmiştir. Fransız ordusunu Manş kıyılarından Orta Avrupa'ya yürüten Napolyon, Ulm ve Austerlitz savaşı zaferleriyle Avusturya'yı ve Napoli'yi savaş dışı bırakmıştır.

Eylül 1806 da Prusya ordusunu Jena Savaşı'nda, hemen ardından da Rus ordularını Friedland savaşında bozguna uğratmıştır. Temmuz 1807 de Rus çarı I. Aleksandr'la Tilsit Antlaşması imzalanmış ve Rusya savaştan çekilmek zorunda kalmıştır.[1]
Düşüş Dönemi

İmparatorluğu dönemindeki olumsuz unsurlar İngiliz donanmasının gücü, İspanya ve İtalya'da akrabalarını tahta geçirmesi, halkın bu kişileri istememesi ve Fransa'ya bağlı devletlerdeki milliyetçilik akımları oldu.

1810 yılının mart ayında Habsburg hanedanından ikinci eşi Marie-Louise ile evlendi, yasal varisi Napolyon II, 1811'de doğdu

I. Aleksandr'la yapılan antlaşma, Rusya'ya İngiltere'ye karşı askeri harekata kadar varacak yaptırımlar uygulama yükümlülüğünü getirmektedir ama I. Aleksandr, bu tür politikalardan kaçınmıştır. Bunun üzerine Napolyon, 1812 yılı ortasında 800 bin kişilik ordusuyla Rusya Seferi'ne girişmiştir. Borodino Savaşı'nda General Kutuzov komutasındaki Rus ordusunu yenilgiye uğratan Fransız ordusu Moskova'ya girmiştir. Ancak Rusların bu yenilgiden sonra Rusya içlerine çekilmeleri, giderken de Moskova'yı yakmaları ve kışın da bastırması neticesinde Napoleon, ordusunu barındıracağı bir yer olmadığını anlamış ve Çar'ı antlaşma yapmaya davet etmiştir. Ancak I. Aleksandr bu teklifi reddeder. Napoleon ise tek çareyi orduyu Fransa'ya geri götürmekte bulur. Fakat sert kış koşulları geri dönüşü neredeyse imkânsız hale getirir ve Fransız ordusunun yaklaşık olarak dörtte üçünün telef olmasına sebep olur.

Ordusunun büyük bir bölümünü Rusya Seferi sırasında kaybeden Fransa, yeni bir ordu oluşturmanın zorluklarına katlanmaya mecbur olmuştur. Üretimden çekilen işgücü ve artırılan vergiler, halkı da Napolyon'a karşı bir tutuma itmiştir.

Napoleon, bu dönemde kendisine karşı düzenlenen hükümet darbesini bastırdı ve yeni bir ordu kurdu. Ancak 1813 ve 1814'te baskılar arttı ve halk desteği düştü. [1] 1813 Ekiminde Leipzig'de yenik düştü. Düşman kuvvetleri 1814'te Paris kapılarına dayanınca görevinden ayrılmak zorunda kaldı. [1] ve Napolyon'dan sonra Fransa tahtına XVIII. Louis geçirildi. [2]
Rusya yenilgisi ve içteki karışıklıklar Koalisyon güçlerini cesaretlendirdi. 1813 yılının Ekim ayında Napolyon'un Leipzig Savaşı'nda uğradığı yenilgi, onu iktidarının sonuna iyice yaklaştırmıştır.

1814'te düşman orduları Paris kapılarına dayandı. Napolyon imparatorluk tahtını bırakarak Elbe adasına sürgüne gönderildi. [1]
Viyana Kongresi'ne katılan bakanlar ve delegeler, 7 Mart 1815'te Napolyon'un kaçıp Paris'e dönmüş olduğunu, halk tarafından büyük sevgi ile karşılandığını öğrendiler. Hemen bir ordu toplayan Napolyon, Belçika'ya saldırdı. Kazandığı önemsiz birkaç zaferden sonra Wellington'un komutasındaki İngiliz ve Gebhard von Blücher komutasındaki Prusya kuvvetleri tarafından 18 Haziran 1815'te Waterloo'da büyük bir yenilgiye uğratıldı. [2]
Bir ordu topladı ve Belçika'ya saldırdı. Ancak haziran ayında İngiliz ve Prusya kuvvetleri tarafından Waterloo'da büyük bir yenilgiye uğradı. Paris'e dönünce tahtına ikinci kez veda etmek zorunda kaldı. [1]
Napolyon, Paris'e dönünce ikinci kez tahttan indirildi. [2] Amerika'ya kaçmak istedi, ancak bunu başaramadı ve İngilizlere teslim oldu. İngilizler onu Atlantik'teki St. Helena Adası'na götürdü. Son yıllarını bu küçük adada geçiren Napolyon, 5 Mayıs 1821'de 51 yaşındayken öldü. [1] Napolyon, son yıllarını bu küçük adada geçirdi ve anılarını yazdırdı. Napolyon 5 Mayıs 1821'de öldü, ancak cenazesi 1840 yılında Paris'e getirilebildi ve İnvalides'e gömüldü. Napolyon'un uşağı tarafından zehirlendiğini ileri sürenler vardır.[2]
Şubat 2008'de İtalyan bilim adamları Napolyon'un mide kanseri'nden öldüğünü açıkladılar.Ancak bundan sonra yapılan bazı araştırmalar Napolyon'un arsenikle zehirlendiğini kanıtladı.

Yeğeni III. Napolyon, ölümünden otuz yıl sonra, amcası kadar büyük bir ihtişamla olmasa da ülkesinin kaderini eline aldı. [1]
Askeri dehaya sahip bir komutan olan Napolyon, siyasi bakımdan da önemliydi. Burjuva ihtilalini kendi istediği doğrultuya yöneltmiş; ne eski rejime dönülmesine, ne de bir halk hükümetinin kurulmasına yol açmıştır. Waterloo yenilgisinden sonra, Paris halkını silahlandırmaya bu yüzden cesaret edememiştir. Halk, Napolyon için silaha sarılabilirdi ama Napolyon, bu hareketten bir halk hükümetinin doğabileceğini düşünmüştü. Orta sınıfın hakim olduğu merkezi bir hükümet biçiminin yaratıcısıydı. Napolyon'un anlayışına uygun olan bu hükümet biçimini daha sonraki yıllarda başka Avrupa devletleri de benimseyerek uyguladılar. Napolyon, milliyetçilik duygularına pek önem vermezdi; ama İtalya, Polonya, Almanya ve Balkanlarda farkında olmayarak milliyetçilik tohumlarının atılmasına sebep olmuştu.[2]
Kaynaklar

[1] http://tr.wikipedia.org/wiki/Napolyon_Bonapart
[2] www.osmanli700.gen.tr/kisiler/n3.html
[3] www.biyografi.info/kisi/napolyon-bonapart