Sindirim Sistemi Fizyolojisi
“Hayat sizin elinize bir limon verirse, limonata yapın” öz deyişinin güzel bir örneği 1822 yılında Fizyolojide yaşanmıştır. O zaman bir avcı olan St. Thomas Martin, kaza sonucu midesinden vurulmuş, yara doğru şekilde iyileşmemiş, kat oluşturmuştur. Bu yapı mide kapsamının dışarı çıkmasını engellemiş, ancak katın altında midenin iç kısmından mide dış duvarına doğru açık bir yol (fistül) oluşmuştur. S.T.Martin kaderine küsmektense, Amerikalı bir cerrah olan William Baumont'la birlikte çalışmaya başlamış ve bu durumu bir avantaj olarak kullanmıştır. Baumont, bu yolla S.T. Martin'in midesine çeşitli yiyecekleri kolayca sokmayı ve bir zaman sonra bunları geri çekmeyi ve oluşan sindirimi görmeyi başarmıştır. Baumont, aynı zamanda mide suyunu da belirli kontrollü koşullar altında fistula aracılığıyla toplamayı başarmıştır.
Bu canlı laboratuvar Baumont'ın gastrik salgıların bileşimi, fonksiyonları ve regülasyonları üzerinde çalışmalar yapmasını sağlamıştır.
Mide üzerinde yapılan bu deneysel çalışmalar, Sindirim Fizyolojisi hakkındaki bilgilerin başlangıcı olmuştur. Gerçekten Baumont'ın bulguları Amerikanın kendisini Fizyolojinin babası olarak tanımasını sağlamıştır. Onların ortaya çıkardığı olaylar ve daha sonra yapılan araştırmalarda göstermiştir ki sindirim aktiviteleri; normalde, sindirim için optimum koşulları sağlamak ve sindirilmiş besinlerin emilimi için ne kadar ve ne çeşitte yenirse yensin çok dikkatli bir şekilde düzenlenmektedir.
SİNDİRİM SİSTEMİNİN YAPISI
İnsan, yaşam için gerekli enerjiyi ancak besinlerdeki kimyasal maddelerden alabilir. Sindirim sisteminin görevi karbonhidrat, yağ, protein gibi başlıca besin maddeleriyle, su ve elektrolitlerin vücuda alınmasını sağlamaktadır. Besin maddeleri kanaldan geçirilirken mekanik olarak parçalanır, kimyasal olarak sindirilir, basit moleküllerine ayrıştırılır; gerekli ve yararlı olanları emildikten sonra artıklar dışarı atılır. Bu nedenle sindirim sistemini üç ayrı bölümde inceliyoruz.
1-Besinin sindirim kanalı içinde yürütülmesi (Gl motilite)
2-Sindirim sıvılarının salgılanması (Gl sekresyon)
3-Sindirilen besin maddeleri, su ve elektrolitlerin emilmesi (Glabsorpsiyon)
İnsanlarda sindirim sistemi, besinlerin vücuda alındığı ağız ile başlayıp, bütün vücudu uzunlamasına kateden ve artık maddelerin atıldığı anüs ile sona eren bir gastrointestinal kanal ve buna bağlı salgı bezlerinden oluşmuştur. Erişkinde yaklaşık 9 m uzunluğundaki sindirim kanalı fibromüsküler yapıda olup, yer yer işlevine uygun olarak farklılaşma gösterir. Kanala baktığımızda ağız, farinks, özofagus, mide, ince ve kalın barsaklar ile anüsten oluştuğunu görürüz. Örneğin; ağızda besinler yutulacak hale getirilir. Özofagusun görevi besini farinksten mideye iletmektir ve özofagus bu görevi başarabilecek yapı ve özelliğe sahiptir. Midenin korpus kısmı geçici olarak besini, inen kolon feçesi depolamakla görevlidir. İnce barsaklar (duodenum, jejunum, ileum) besinin sindirilmesinden, yine ince barsaklarla birlikte kolonun ilk yarısı sindirim son ürünlerinin absorbe edilmesinden sorumludur
Ayrıca sistem boyunca sindirimin yardımcı yapıları olan dişler, tükrük bezleri, pankreas, karaciğer, safra yolları ve safra kesesi bulunmaktadır.
Dişler ağıza alınan besinin parçalanmasından, tükrük bezleri salya ve enzim yapımından, pankreasın ekzogrin bezleri sindirim enzimlerinin yapımından ve birçok metabolik işlevden sorumludur.
Sindirim kanalı sfinkterler yardımıyla kompartmanlara ayrılmıştır. Dinlenim durumunda sfinkterlerin tonusu, komşu segmentlerden daha fazla olduğundan intraluminal yüksek basınçla lümen iki kompartmana ayrılmış olur. Ancak uygun bir stimulus bu bölgeye ulaştığı zaman sfinkter gevşeyerek, bir kompartmandan diğerine geçişe izin verir. Sindirim sistemindeki başlıca sfinkterler:
Hipofaringiyal - Üst özofagus sfinkteri: Solunum sırasında kapalı kalarak havanın özofagusa geçmesini önlediği gibi, yutma sırasında da yarık şeklinde açıldığından çok büyük parçaların özofagusa girmesini engeller.
Kardia - Gastro özofageal sfinkter: Yutma olayı dışında kapalı kalarak mide suyunun özofagusa girişini önler.
Pilor : Midenin asit ortamını duodenumun alkalik içeriğinden ayırır.
Anal sfinkterler: Defekasyonu düzenlerler.
İleoçekal sfinkter: İleum içeriğini kolondan ayırır
Erişkin bir insanda 24 saat içinde ağızdan alınan 500-600 gr. kadar katı besin ile 2500-3000 ml. sıvı bu kanaldan geçer. Sindirim ve emilim tamamlandıktan sonra yaklaşık 100 ml sıvı ile birlikte 20-30 gr katı artık dışkı olarak anüs yolu ile atılır.[1]
Kaynaklar
[1] Prof. Dr. Sena ERDAL, "Sindirim Sistemi Fizyolojisi", Cumhuriyet üniversitesi Tıp Fakültesi, Mart, 2007.
“Hayat sizin elinize bir limon verirse, limonata yapın” öz deyişinin güzel bir örneği 1822 yılında Fizyolojide yaşanmıştır. O zaman bir avcı olan St. Thomas Martin, kaza sonucu midesinden vurulmuş, yara doğru şekilde iyileşmemiş, kat oluşturmuştur. Bu yapı mide kapsamının dışarı çıkmasını engellemiş, ancak katın altında midenin iç kısmından mide dış duvarına doğru açık bir yol (fistül) oluşmuştur. S.T.Martin kaderine küsmektense, Amerikalı bir cerrah olan William Baumont'la birlikte çalışmaya başlamış ve bu durumu bir avantaj olarak kullanmıştır. Baumont, bu yolla S.T. Martin'in midesine çeşitli yiyecekleri kolayca sokmayı ve bir zaman sonra bunları geri çekmeyi ve oluşan sindirimi görmeyi başarmıştır. Baumont, aynı zamanda mide suyunu da belirli kontrollü koşullar altında fistula aracılığıyla toplamayı başarmıştır.
Bu canlı laboratuvar Baumont'ın gastrik salgıların bileşimi, fonksiyonları ve regülasyonları üzerinde çalışmalar yapmasını sağlamıştır.
Mide üzerinde yapılan bu deneysel çalışmalar, Sindirim Fizyolojisi hakkındaki bilgilerin başlangıcı olmuştur. Gerçekten Baumont'ın bulguları Amerikanın kendisini Fizyolojinin babası olarak tanımasını sağlamıştır. Onların ortaya çıkardığı olaylar ve daha sonra yapılan araştırmalarda göstermiştir ki sindirim aktiviteleri; normalde, sindirim için optimum koşulları sağlamak ve sindirilmiş besinlerin emilimi için ne kadar ve ne çeşitte yenirse yensin çok dikkatli bir şekilde düzenlenmektedir.
SİNDİRİM SİSTEMİNİN YAPISI
İnsan, yaşam için gerekli enerjiyi ancak besinlerdeki kimyasal maddelerden alabilir. Sindirim sisteminin görevi karbonhidrat, yağ, protein gibi başlıca besin maddeleriyle, su ve elektrolitlerin vücuda alınmasını sağlamaktadır. Besin maddeleri kanaldan geçirilirken mekanik olarak parçalanır, kimyasal olarak sindirilir, basit moleküllerine ayrıştırılır; gerekli ve yararlı olanları emildikten sonra artıklar dışarı atılır. Bu nedenle sindirim sistemini üç ayrı bölümde inceliyoruz.
1-Besinin sindirim kanalı içinde yürütülmesi (Gl motilite)
2-Sindirim sıvılarının salgılanması (Gl sekresyon)
3-Sindirilen besin maddeleri, su ve elektrolitlerin emilmesi (Glabsorpsiyon)
İnsanlarda sindirim sistemi, besinlerin vücuda alındığı ağız ile başlayıp, bütün vücudu uzunlamasına kateden ve artık maddelerin atıldığı anüs ile sona eren bir gastrointestinal kanal ve buna bağlı salgı bezlerinden oluşmuştur. Erişkinde yaklaşık 9 m uzunluğundaki sindirim kanalı fibromüsküler yapıda olup, yer yer işlevine uygun olarak farklılaşma gösterir. Kanala baktığımızda ağız, farinks, özofagus, mide, ince ve kalın barsaklar ile anüsten oluştuğunu görürüz. Örneğin; ağızda besinler yutulacak hale getirilir. Özofagusun görevi besini farinksten mideye iletmektir ve özofagus bu görevi başarabilecek yapı ve özelliğe sahiptir. Midenin korpus kısmı geçici olarak besini, inen kolon feçesi depolamakla görevlidir. İnce barsaklar (duodenum, jejunum, ileum) besinin sindirilmesinden, yine ince barsaklarla birlikte kolonun ilk yarısı sindirim son ürünlerinin absorbe edilmesinden sorumludur
Ayrıca sistem boyunca sindirimin yardımcı yapıları olan dişler, tükrük bezleri, pankreas, karaciğer, safra yolları ve safra kesesi bulunmaktadır.
Dişler ağıza alınan besinin parçalanmasından, tükrük bezleri salya ve enzim yapımından, pankreasın ekzogrin bezleri sindirim enzimlerinin yapımından ve birçok metabolik işlevden sorumludur.
Sindirim kanalı sfinkterler yardımıyla kompartmanlara ayrılmıştır. Dinlenim durumunda sfinkterlerin tonusu, komşu segmentlerden daha fazla olduğundan intraluminal yüksek basınçla lümen iki kompartmana ayrılmış olur. Ancak uygun bir stimulus bu bölgeye ulaştığı zaman sfinkter gevşeyerek, bir kompartmandan diğerine geçişe izin verir. Sindirim sistemindeki başlıca sfinkterler:
Hipofaringiyal - Üst özofagus sfinkteri: Solunum sırasında kapalı kalarak havanın özofagusa geçmesini önlediği gibi, yutma sırasında da yarık şeklinde açıldığından çok büyük parçaların özofagusa girmesini engeller.
Kardia - Gastro özofageal sfinkter: Yutma olayı dışında kapalı kalarak mide suyunun özofagusa girişini önler.
Pilor : Midenin asit ortamını duodenumun alkalik içeriğinden ayırır.
Anal sfinkterler: Defekasyonu düzenlerler.
İleoçekal sfinkter: İleum içeriğini kolondan ayırır
Erişkin bir insanda 24 saat içinde ağızdan alınan 500-600 gr. kadar katı besin ile 2500-3000 ml. sıvı bu kanaldan geçer. Sindirim ve emilim tamamlandıktan sonra yaklaşık 100 ml sıvı ile birlikte 20-30 gr katı artık dışkı olarak anüs yolu ile atılır.[1]
Kaynaklar
[1] Prof. Dr. Sena ERDAL, "Sindirim Sistemi Fizyolojisi", Cumhuriyet üniversitesi Tıp Fakültesi, Mart, 2007.
0Awesome Comments!