Besinlerin Alınması

Besinlerin Alınması

Bir kimsenin yiyeceği besin miktarı "açlık" denilen bir intrensek istek tarafından düzenlenir. Kişinin özellikle aradığı besin tipini bulması ise "iştah" tarafından belirlenir. Bu mekanizmalar vücudun yeterli bir şekilde beslenmesini sağlayan çok önemli otomatik ayarlayıcı sistemlerdir

ÇİĞNEME (Mastikasyon)
   
Besinin alınması, ağıza girmesi ve çiğnenmesi ile başlar. Dişler özellikle bu işlemi başaracak kuruluştadır. Ön dişler (kesiciler) kuvvetli bir kesme hareketi, arka dişler(molarlar) ise öğütücü, ezici işlem yaparlar. Bu iki hareket çenenin oynatılmasıyla meydana gelir ki bunu sağlayan çene yahut çiğneme kaslarıdır. Bütün çiğneme kasları çalıştıkları zaman ön dişler 25 kg'lık, arka dişler 90 kg.ma kadar çıkan bir kuvvet geliştirirler. Bu kuvvet buğday tanesi gibi küçük bir cisim üzerine uygulanırsa öğütücü dişlerde cismin her cm2 si üzerine 22 kg. kadar oluşur.

Çiğneme kaslarının çoğu 5. kranial sinirin (N.Trigeminus) motor dalıyla innerve edilirler ve çiğneme işlevi beyin sapındaki çekirdekler tarafından kontrol edilir. Beyin sapı merkezlerinin yakınında bulunan tad alma ile ilgili retiküler yapının uyarılması, devamlı ve ritmik çiğneme hareketlerine neden olur. Ayrıca hipotalamustaki sahaların, amigdaloid çekirdeğin ve hatta tad ve koku alma ile ilgili merkezlerin yakınındaki serebral korteksin uyarılması da çiğnemeye yol açar.
   
Çiğneme olayı şöyle gelişir. Ağızda bir besin lokmasının bulunması,çiğneme kaslarının refleks inhibisyonuna neden olarak alt çenenin düşmesini sağlar. Çenenin ani olarak düşmesi çene kaslarında gerilme refleksi uyandırır. Refleks kaslarda bir kontraksiyona yol açar ve dişler birbiri üzerine gelecek şekilde çene kapanır. Kapanma hareketi bir yandan da ağızdaki lokmayı ağız mukozasına doğru bastırır. Lokmanın mukoza ile teması çiğneme kaslarını yeniden inhibe eder, çene tekrar aşağıya düşer ve işlem böylece tekrarlanır.

Besinlerin çiğnenmesi, özellikle, pişmemiş çeşitli meyve ve sebzelerin sindirimi için önemlidir. Çünkü bu besin maddelerinde esas besleyici bölümler memelilerin sindirim salgılarıyla sindirilemeyen sellüloz zarlarla çevrilidirler. Besleyici bölümün açığa çıkması ve kullanılabilmesi için bu zarların parçalanması gerekmektedir. 

Sindirici enzimler besin parçacıklarının ancak yüzeyinde etki gösterebilirler. Bu yüzden sindirimin hızı bu enzimlerin bulunduğu salgılarla karşı karşıya gelen besin yüzeyine bağlıdır. Dolayısıyla besin ne kadar ufak parçalara ayrılırsa toplam yüzey o kadar artar ve besinler o derece hızlı ve çok sindirime uğrarlar.

Ayrıca besinlerin öğütülüp ezilerek çok küçük parçalara ayrılmaları gastrointestinal kanalın zedelenmesini önler ve yiyeceklerin mideden duodenuma ve buradan da bütün ince barsak bölümlerine kolaylıkla geçmelerini sağlar.

YUTMA (Deglütasyon)

Yutma karışık bir olaydır. Çünkü farinksin başka birçok fonksiyonu vardır ve yutma işlemi esnasında ancak birkaç saniye için besinin yürütüldüğü yol haline gelir.
Yutma genellikle üç safhada gerçekleşir.
1-   İstemli safha, yutma olayını başlatır.
2-   Faringeal safha, istem dışı meydana gelir ve besinin farinksten özofagusa geçişini sağlar.
3-   Özofageal safha, buda istemsiz bir işlemdir ve farinksten alınan besinin mideye geçişini sağlar .

İstemli Safha: Besin ağızda çiğnenip yutulmaya hazır hale geldiği zaman dilin ucu yukarıya kalkar ve üst dişlerle damağa dayanır. Bu arada dil kökü aşağıya çekilir. Böylece besin kitlesi dille damak arasında sıkışır. Bundan sonra, dilin tüm ön kısmı damağa bastırılır ve besini arkaya doğru kaymaya zorlar. Bu hareket tamamlandıktan sonra dilin arka kısmı aniden damağa doğru yükselir ve bir piston gibi besini farinkse fırlatır. Bu andan sonra yutma tam otomatik hale gelmiştir ve genellikle durdurulamaz.
   
Faringeal Safha: Besin kitlesi ağzın arka tarafına itildiği zaman farinks girişinin çevresindeki bütün yutma reseptör alanları, özellikle; tonsilla askıları üzerinde bulunanlar uyarılırlar. Buradan kalkan impulslar beyin sapına iletilerek farinks kaslarında aşağıdaki sırayı izleyen otomatik kasılmaların başlamasına yol açarlar.

1-   Yumuşak damak yukarı doğru çekilerek burun arka deliklerini kapatır. Bu şekilde besinlerin burun boşluklarına kaçması önlenmiş olur.
2-   Farinksin iki yanında yer alan palatofaringeal kıvrımlar birbirleri ile karşı karşıya gelecek şekilde içe doğru çekilirler. Böylece yukarıdan aşağıya doğru uzanan (sagital) bir yarık meydana gelir ve besin bu aralıktan arka farinkse geçer. Bu yarık seçici bir görev yaparak iyice çiğnenmemiş besinlerin geçişine izin vermez. Yutmanın bu fazı 1 saniyeden daha kısa sürer.
3-   Larinksin ses telleri kuvvetle birbirlerine yaklaşırlar ve epiglotis geriye larinksin üst açıklığına doğru sarkarak onu kapatır. Her iki hareket besinin trakeaya kaçmasını önler. Ses bandlarının veya bunların birbirlerine yaklaşmasını sağlayan kasların zedelenmesi boğulmaya yol açabilir. Epiglottisin çıkarılması ise yutmada önemli bir bozukluk yaratmaz.
4-   Larinks bütünüyle boyun kasları vasıtasıyla yukarıya ve öne doğru çekilir. Larinksin bu hareketi özofagusun ağzını gerdirir. Aynı zamanda, özofagusun girişi etrafında yer alan "Faringoözofageal sfinkter" gevşer ve böylece besinin arka farinksten kolaylıkla ve takılmadan özofagusun yukarı kısmına geçmesine izin verir. Larinksin yukarı doğru çıkışı epiglotisi yukarı doğru kaldırarak onu besinin esas akış yolundan uzaklaştırır. Böylece besin genellikle epiglotisin üzerinden değil yanlarından geçer. Bu harekette besinin trakeaya kaçmasını önleyen başka bir korunma vasıtasıdır.
5-   Larinksin yükseldiği ve faringoözofagial sfinkter gevşediği sırada (bununla eşzamanlı olarak farinksin müsküler duvarı kasılır) faringeal kaslar üzerinden özofagusa geçen hızlı bir peristaltik dalga oluşur ve besinler özofagusa doğru sevkedilir. Bütün bu işlemler bir iki saniye içinde olurlar.

Yutmanın faringeal devresini başlatmak için uyarıyı alan en hassas bölgeler bir halka şeklinde farinksin başlangıcı ve bilhassa tonsilla pilileridir. Bu bölgelerden uyarılar trigeminus ve glossofaringeus sinirlerin duysal lifleri ile medulla oblangatada; ağızdan gelen tüm duysal uyarıları alan traktus solitarius ile yakın ilişkisi bulunan bir alana taşınırlar. Sonraki yutma kademeleri düzenli bir sıra içerisinde medullanın retiküler maddesine ve ponsun alt kısımlarına yayılmış bulunan nöron bölgeleri tarafından otomatik kontrol edilirler. Bu bölgelerin hepsine birden "Yutma merkezi" denir. Yutma refleksinin seyri bir yutmadan diğerine hep aynıdır ve tüm siklus süreside bir yutmadan ötekine daima sabit kalır.

Yutmayı sağlayan motor uyarılar, yutma merkezinden farinkse ve özofagusun üst kısmına 5., 9., 10. ve 12. kranial sinirlerle ve hatta birkaç üst servikal sinirle taşınırlar. Yutma esnasında solunumda kısa süreli inhibisyon olur. Ağız açıkken yutma işlemi güçleşir; nitekim dişçi koltuğunda oturmuş olan kişiler gırtlaklarında tükrük biriktiğini farketmişlerdir. Normal bir erişkin yemek yeme esnasında sık sık yutkunur, yutkunma yemek aralarında da devam eder. Günlük toplam yutkunma sayısı yaklaşık 600'dür. Bunun 200'ü yemek yeme ve içme sırasında, 350'si uyanıkken fakat beslenme zamanı dışında ve 50'si uyurken gerçekleşir.

Özofageal Safha: Özofagus esasen besini fariksten mideye iletmekle görevlidir. Dolayısıyla hareketleri özellikle bu işleve yöneliktir. Normalde özofagus iki tip peristaltik hareket gösterir. Primer ve sekonder peristaltizm. Primer peristaltizm esasen farinksten başlayarak özofagusa yayılan peristaltik dalganın devamıdır. Bu dalgalar besin kitlesini önüne katarak aşağıya doğru götürürler. Dalgalar farinksten mideye kadar 8-10 saniye içinde giderler. Bununla beraber ayakta duran bir kimsede besin genellikle özofagusun alt ucuna 5-8 saniyede iner. Besinin daha kısa sürede aşağıya doğru sürüklenmesinde yerçekimi rol oynar. Eğer primer dalga özofagusa girmiş olan besini mideye geçiremezse, içerde kalan besinin özofagusu gerdirmesiyle sekonder dalgalar oluşur. Bu dalgalar primer olanların aynısıdır, tek farkı özofagusun kendisinden başlamalarıdır. Sekonder peristaltizm besinin hepsi mideye boşalıncaya kadar devam eder.

Özofagusun peristaltik dalgaları hemen tamamen vagus refleksleri ile kontrol edilir. Refleksler vagusun afferent lifleri ile özofagustan medullaya ulaştırılır ve yine vagusun efferent lifleri ile özofagusa geçirilir.

Farinks ile özofagusun 1/4 üst kısmının kasları iskelet kası yapısındadır. Bu kısımlardaki peristaltik hareketler sadece bu kaslara ait sinir uyarıları ile kontrol edilirler. Özofagusun alt 2/3 kısmındaki kaslar düz kas yapısındadırlar ve normal olarak vagus sinirinin kontrolu altındadır. Ancak vagal sinirler kesilecek olursa, özofagusun miyenterik pleksusu birkaç gün içinde yeteri kadar duyarlı hale gelerek, vagus sinirlerinin desteği olmadan da kuvvetli sekonder peristaltik dalgalar oluşturabilir. Dolayısıyla yutma refleksinin paralizisinden sonra, özofagusun üst kısmına gelen besin kitlesi yer çekiminin de etkisiyle özofagusun alt kısmına çekilirler ve buradan da süratle mideye geçerler.

Özofagusun peristaltik dalgaları mideye doğru inerlerken her kasılmadan önce bir gevşeme dalgası meydana gelir. Dalga özofagusun alt tarafına yaklaşırken bunlara ek olarak mide ve hatta daha az olmak üzere duodenum de gevşer. Esasen önemli olan özofagus ile midenin birleştiği yerdeki gastro-özofageal sfinkterin gevşemesidir. Böylece mide yutma esnasında aşağı doğru itilmekte olan besini kabul etmek için önceden hazırlanmaktadır.[1]

Kaynaklar

[1] Prof. Dr. Sena Erdal, "Sindirim Sistemi Fizyolojisi", (ders notu), Cumhuriyet üniversitesi Tıp Fakültesi, Mart, 2007.