Kalbini düşmandan boşalt17.02.2014
Kalb, madde yani göğsümüzün sol tarafındaki et parçası değildir. Buna, yürek denir. Yürek, hayvanlarda da bulunur. Kalb, yürekte bulunan bir kuvvettir, görülmez. Ampulde bulunan elektrik cereyânı gibidir. Buna, gönül diyoruz. Gönül, insanlarda bulunur, hayvanlarda bulunmaz. Bedendeki bütün organlar, kalbin emrindedir. His uzuvlarımızın duydukları bütün bilgiler kalbde toplanır. İnanmak, sevmek, korkmak, insanın kalbindedir. İ’tikâd yani îmân eden ve kâfir olan, kalbdir. Kalbi temiz olan, İslâmiyete uyar. Kalbi kötü olan, İslâmiyetten kaçar. Güzel, iyi ahlâkın ve kötü huyların yeri kalbdir. Allahü teâlâ, dinleri, Peygamberleri, kalbi temizlemek için gönderdi. Kalbi temiz olan, herkese iyilik eder, devletine, milletine faydalı olur. Dünyâda, râhat, huzûr içinde yaşar, âhirette de, ebedî, sonsuz saâdete kavuşur.
Kalbin temiz ve nefsin mutmainne, uysal olduğunun alâmeti, bedenin İslâmiyete seve seve uymasıdır. His organlarını ve bedenini İslâmiyete uydurmayanların; “Kalbim temizdir, sen kalbe bak!” demeleri boş lâfdır. Böyle söylemekle kendilerini ve etrâfındakileri aldatmaktadırlar.
Kalb denilen latîfe hiç boş kalamaz. Mahlûkların düşüncelerinden temizlenen kalb, kendiliğinden Allahü teâlâya teveccüh eder. Boşaltılan bir şişeye havanın kendiliğinden dolması gibidir. Nitekim; “Kalbini düşmandan boşalt! Dostu kalbe çağırmaya lüzûm kalmaz” demişlerdir.
Kalbden dünyâ sevgisinin çıkması iki şekilde olur:
1-Çokça Allah ismini söylemekle, zikretmekle.
2-Bir evliyâyı aşk derecesinde çok sevmekle. Meselâ İmâm-ı Rabbânî hazretleri ve Mevlânâ Hâlid-i Bağdadi hazretleri gibi zâtların kitaplarını, hayâtlarını, hâllerini çok okumakla.
Din Büyüklerinin sözleri, hâlleri, insân için aynadır. Bunları okuyan, kendinin ne durumda olduğunu görür. Onun için, bu büyüklerin kitapları birer ayna olmaktadır.
Namaz kılmak, nefse en ağır gelen bir ibâdettir. Namaza hazırlanmak, zikirdir. Namaza şu kadar vakit kaldı demek zikirdir. Bütün bunlar, Allahü teâlâyı zikirdir, hatırlamaktır. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
“İslâmiyetin emirlerini yapmak ve tarîkatin hâllerine kavuşmak, nefsin küfürden ve kalbin günâhlardan temizlenmesi içindir. Nefis temizlenmedikçe ve kalb selâmet bulmadıkça, hakîkî îmân hâsıl olmaz. Kalbin selâmeti için, Allahü teâlâdan başka hiçbir şeyin kalbe gelmemesi lâzımdır. Bin sene yaşamış olsa, kalbe hiçbir şey gelmemelidir. Çünkü bu zamân kalb, Allahü teâlâdan başka her şeyi büsbütün unutmuştur. Eğer, bir şeyi hâtırlamak için uğraşsa, hâtırlayamaz.”
Netice olarak kalb, boş bir kovaya benzer. Ama kovanın boş durması da mümkün değildir. Çünkü kovaya su koyarsanız hava çıkar, suyu boşaltırsanız oraya hava girer. Bu sebepten boş kalması mümkün değildir. Eğer kalbden dünya sevgisi çıkarsa, oraya Allahü teâlânın sevgisi girer. Bir kalbden dünyâ sevgisinin çıkması için, îmân etmek, emredilen ibâdetleri yapmak, harâmlardan sakınmak ve kalbinden dünyâ sevgisi çıkmış olan zâtların kitaplarını, hayâtlarını okumak veyâ böyle bir zâtın sohbetinde bulunmak lâzımdır.
Kalbin temiz ve nefsin mutmainne, uysal olduğunun alâmeti, bedenin İslâmiyete seve seve uymasıdır. His organlarını ve bedenini İslâmiyete uydurmayanların; “Kalbim temizdir, sen kalbe bak!” demeleri boş lâfdır. Böyle söylemekle kendilerini ve etrâfındakileri aldatmaktadırlar.
Kalb denilen latîfe hiç boş kalamaz. Mahlûkların düşüncelerinden temizlenen kalb, kendiliğinden Allahü teâlâya teveccüh eder. Boşaltılan bir şişeye havanın kendiliğinden dolması gibidir. Nitekim; “Kalbini düşmandan boşalt! Dostu kalbe çağırmaya lüzûm kalmaz” demişlerdir.
Kalbden dünyâ sevgisinin çıkması iki şekilde olur:
1-Çokça Allah ismini söylemekle, zikretmekle.
2-Bir evliyâyı aşk derecesinde çok sevmekle. Meselâ İmâm-ı Rabbânî hazretleri ve Mevlânâ Hâlid-i Bağdadi hazretleri gibi zâtların kitaplarını, hayâtlarını, hâllerini çok okumakla.
Din Büyüklerinin sözleri, hâlleri, insân için aynadır. Bunları okuyan, kendinin ne durumda olduğunu görür. Onun için, bu büyüklerin kitapları birer ayna olmaktadır.
Namaz kılmak, nefse en ağır gelen bir ibâdettir. Namaza hazırlanmak, zikirdir. Namaza şu kadar vakit kaldı demek zikirdir. Bütün bunlar, Allahü teâlâyı zikirdir, hatırlamaktır. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
“İslâmiyetin emirlerini yapmak ve tarîkatin hâllerine kavuşmak, nefsin küfürden ve kalbin günâhlardan temizlenmesi içindir. Nefis temizlenmedikçe ve kalb selâmet bulmadıkça, hakîkî îmân hâsıl olmaz. Kalbin selâmeti için, Allahü teâlâdan başka hiçbir şeyin kalbe gelmemesi lâzımdır. Bin sene yaşamış olsa, kalbe hiçbir şey gelmemelidir. Çünkü bu zamân kalb, Allahü teâlâdan başka her şeyi büsbütün unutmuştur. Eğer, bir şeyi hâtırlamak için uğraşsa, hâtırlayamaz.”
Netice olarak kalb, boş bir kovaya benzer. Ama kovanın boş durması da mümkün değildir. Çünkü kovaya su koyarsanız hava çıkar, suyu boşaltırsanız oraya hava girer. Bu sebepten boş kalması mümkün değildir. Eğer kalbden dünya sevgisi çıkarsa, oraya Allahü teâlânın sevgisi girer. Bir kalbden dünyâ sevgisinin çıkması için, îmân etmek, emredilen ibâdetleri yapmak, harâmlardan sakınmak ve kalbinden dünyâ sevgisi çıkmış olan zâtların kitaplarını, hayâtlarını okumak veyâ böyle bir zâtın sohbetinde bulunmak lâzımdır.
0Awesome Comments!