Eleusis Misterleri", “Eleusis Gizem Dinleri” olarak da ifade edilen bir külttür.[19] "Eleusis" ya da"Lepsina" misterleri, Misterlerin en ünlüsüdür.[9] Eleusis'te bir Demeter tapınağı vardı. Bu tapınak, inançlılardan büyük saygı görüyordu. Demeter'e tapınma, tüm Attika'da yaygındı. Bu saygı, giderek Orpheus'çuluğun da etkisiyle bir dinsel devinime dönüşmüş ve böylece Eleusis misterleri ortaya çıkmıştır.[7] Devlet kontrolünde, Attika'daki Eleusis'te daha ziyade Demeter, kızı Persephone ve Dionysos onuruna tesis edilmiştir.[19]
M.Ö. 6. ve 7. yüzyıllarda Antik Yunan'da “Misterler Ekolü” vardı. Plotinus'un öğretisi de Eleusis'inki (Elozis) gibi Misterler Ekolüne bağlıydı. Elozis tapınağı, “İyonya” diye adlandırılan bölgedeydi (bugünkü İzmir ve Ege kıyıları). Burada yaşayan halk, Helenlerdi.[9] Onlar, gerçeklerin ve dini doktrinlerin herkese verilmemesi gerektiğine inanıyorlardı. Onlara göre kutsal şeyler kutsal insanlara gösterilir. Mistik ve inisiye deneyimlerini sanat, felsefe ve misterler sayesinde biliyoruz. Böylece Pythagoras, Herakleitos, Parmenides ve Eflatun gibi filozoflar eşyanın ilkelerini gizliyorlar ve gerçeği sembol ve alegori şeklinde aktarıyorlardı.[9]
M.Ö.3. yüzyılda Yunan rûhuna yabancı Doğu dinî düşüncelerinin tehditleriyle sarsıldı. İmparatorlukta doğu dinlerine ve kültürlerine büyük hoşgörü ile bakılmaya başlandı. Özellikle Mısır dinî düşüncesi bunların en başında geliyordu. Mitrayik sırlar ve mister dinleri de en yüce erdemler olarak görülüyordu. İnsan ve kozmosun açıklanmasında M.S.1.yüzyılın düşünürleri doğu Akdeniz'in rasyonel olmayan bazı doktrinlerine başvurmak zorunda kaldılar. Bu yüzden söz konusu bu dönemde Gnostikler, Yeni-Eflatuncular ve Hermesçileri birbirinden ayırabilmek bir hayli güçleşti.[20]
Yunan filozoflarının hemen hepsi de Elozis misterlerine inisiyeydiler. Onlara göre "gerçek", çok büyük gayretler ve özveri karşılığında elde edilirdi. Mânevî gerçekleri keşfedenler onları layık olmayan kimselere açmamalıydı. Bu anlamda, bu gizli gerçeklerin cahiller tarafından kötü amaçlar için kullanılma tehlikesinden kaçınmış oluyorlardı. Misterler ekolüyle aynı görüşte olan Plotinus da felsefesinde inanlara içsel gerçeklerini keşfederek huzura ve mutluluğa kavuşma yolunu gösterirdi.[9]
Bu mister inançlar, sembollere dayandığı için ve gizlilik ve ketumiyet hakim olduğu için kültürleri hakkında pek açık bilgiler mevcut değildir. Bu inancın Küçük Asya'da eski dönemlerden beri var olduğu, Trakya üzerinden Yunanistan'a yayıldığı ve bu inanç ile ilgili ölen insanın, öteki dünya diye adlandırdığı yerde tekrar yasamaya devam etmesidir. Bu ölüm sonrası yasamın adı,"Kistamüsika"dır. İnanç ve ibadetlerinde "Kistamüsika" önemli rol oynar. Bütün sikkelerde bu ritüellerini tasvir etmişlerdir. Bütün sikkelere sepet taşıyan manasına gelen"Kristafol" ismi verilmiştir. Bu sikkeler M.Ö. 3. ve 2. yüzyılda önemli rol oynamışlardır. Roma imparatorlarından Hadriyanus döneminde M.S. 2. yüzyılda önemli bir inanç olarak varlığını sürdürmüştür.[21]
Eleusis ayinleri, ilkbahar başlangıcında ekinler olgunlaşırken yapılırdı. İnisiyasyonun bu ilk etabı hakkında, Atina'nın banliyölerinden Agrai'de yapılması dışında pek bir şey bilmiyoruz. Ulusal bir öneme sahip olan Asli M isterler ise, altı ay sonra Eylül sonlarında başlar ve 14 gün sürerdi. Bu süre içerisinde, site devletler arasındaki tüm sürtüşmelere son verilirdi. Misterlere, son zamanlara kadar sadece, Grekçe konuşan ve sosyal hakları ellerinden alınmamış olan Grekler kabul ediliyordu. Adaylara, mistagoglar denilen manevi veliler tarafından talimat verilirdi. Adaylar da her türlü et, balık, sarımsak, fasulye ve nar yememek, cinsel ilişkiden uzak durmak ve konuşmaktan olabildiğince kaçınmak suretiyle kendilerini hazırlarlardı.
Sonbahara rastlayan dolunaydan iki gün önce, adaylar Eleusis'e giden bir alaya katılırlar ve içinde bazı nesnelerin saklandığı sepet veya sandıklarla geri dönerlerdi. Bu sepet veya sandıkları törenle Atina'daki bir tapınağa yerleştirirlerdi. Bu ayine, "söz edilmemesi" ya da "gereken şeylerin taşınması" anlamlarına gelen "arretophoria" adı verilirdi. Bu nesnelerin ne olduğunu açıklamak kesinlikle yasak olduğundan, bunların içeriğine ilişkin hiçbir bilgimiz yoktur. Bazı kişiler, misterlerin anahtarlarından birini temsil ettiklerine ve derin bir mistik anlam taşıdıklarına inanılan bu nesnelerin, canlı yılanlar, çam veya köknar kozalakları, mısır başakları ya da Demeter ile Kore'nin heykelcikleri olabileceklerini öne sürerler.
İki gün sonra adaylar deniz kenarına inerler, önce yanlarına aldıkları domuz yavrularını suda yıkarlar, sonra da kendileri denize girerlerdi. Domuzlar kurban edilir ve kanları adayların üzerine serpilirdi. Bunu izleyen önemli bir aşama da, Atina'dan tekrar Eleusis'e yürünerek, kutsal nesnelerin huşu içerisinde Ana Tapınak'a iade edilmesini ve İnisiyasyon Salonu'nda nihai ayinin uygulanmasını kapsardı. Telete, yani 'tamamlama' denilen bu inisiyasyon, Demeter Tapınağı' nın iç kısmında yapılıyor ve hierofant (kutsal şeyleri ifşa eden) adı verilen, üst düzeyden rahiplerce yönetiliyordu. Bu noktada nelerin olup bittiği konusunda hemen hemen hiçbir şey bilinmediği gibi, ortaya atdan iddialar da oldukça çoktur. [5]
Dine giriş ya da dinin sırlarına katılma törenleri ve arınma ayinleri, belli zamanlarda yapılırdı. Mağaralarda okunan dualar ve Demeter'le ilgili temsiller, bu dinin en önemli gerekleri arasındadır. Temsiller arasında en belirleyici olanı, Zeus'la Demeter'in birleşmesini gösteren temsildi. Bu yolda Eleusis misterleri, Eskiçağ'da tiyatronun gelişmesi yönünde çok önemli katkılarda bulunmuştur.[7]
M.Ö. 6. ve 7. yüzyıllarda Antik Yunan'da “Misterler Ekolü” vardı. Plotinus'un öğretisi de Eleusis'inki (Elozis) gibi Misterler Ekolüne bağlıydı. Elozis tapınağı, “İyonya” diye adlandırılan bölgedeydi (bugünkü İzmir ve Ege kıyıları). Burada yaşayan halk, Helenlerdi.[9] Onlar, gerçeklerin ve dini doktrinlerin herkese verilmemesi gerektiğine inanıyorlardı. Onlara göre kutsal şeyler kutsal insanlara gösterilir. Mistik ve inisiye deneyimlerini sanat, felsefe ve misterler sayesinde biliyoruz. Böylece Pythagoras, Herakleitos, Parmenides ve Eflatun gibi filozoflar eşyanın ilkelerini gizliyorlar ve gerçeği sembol ve alegori şeklinde aktarıyorlardı.[9]
M.Ö.3. yüzyılda Yunan rûhuna yabancı Doğu dinî düşüncelerinin tehditleriyle sarsıldı. İmparatorlukta doğu dinlerine ve kültürlerine büyük hoşgörü ile bakılmaya başlandı. Özellikle Mısır dinî düşüncesi bunların en başında geliyordu. Mitrayik sırlar ve mister dinleri de en yüce erdemler olarak görülüyordu. İnsan ve kozmosun açıklanmasında M.S.1.yüzyılın düşünürleri doğu Akdeniz'in rasyonel olmayan bazı doktrinlerine başvurmak zorunda kaldılar. Bu yüzden söz konusu bu dönemde Gnostikler, Yeni-Eflatuncular ve Hermesçileri birbirinden ayırabilmek bir hayli güçleşti.[20]
Yunan filozoflarının hemen hepsi de Elozis misterlerine inisiyeydiler. Onlara göre "gerçek", çok büyük gayretler ve özveri karşılığında elde edilirdi. Mânevî gerçekleri keşfedenler onları layık olmayan kimselere açmamalıydı. Bu anlamda, bu gizli gerçeklerin cahiller tarafından kötü amaçlar için kullanılma tehlikesinden kaçınmış oluyorlardı. Misterler ekolüyle aynı görüşte olan Plotinus da felsefesinde inanlara içsel gerçeklerini keşfederek huzura ve mutluluğa kavuşma yolunu gösterirdi.[9]
Bu mister inançlar, sembollere dayandığı için ve gizlilik ve ketumiyet hakim olduğu için kültürleri hakkında pek açık bilgiler mevcut değildir. Bu inancın Küçük Asya'da eski dönemlerden beri var olduğu, Trakya üzerinden Yunanistan'a yayıldığı ve bu inanç ile ilgili ölen insanın, öteki dünya diye adlandırdığı yerde tekrar yasamaya devam etmesidir. Bu ölüm sonrası yasamın adı,"Kistamüsika"dır. İnanç ve ibadetlerinde "Kistamüsika" önemli rol oynar. Bütün sikkelerde bu ritüellerini tasvir etmişlerdir. Bütün sikkelere sepet taşıyan manasına gelen"Kristafol" ismi verilmiştir. Bu sikkeler M.Ö. 3. ve 2. yüzyılda önemli rol oynamışlardır. Roma imparatorlarından Hadriyanus döneminde M.S. 2. yüzyılda önemli bir inanç olarak varlığını sürdürmüştür.[21]
Eleusis ayinleri, ilkbahar başlangıcında ekinler olgunlaşırken yapılırdı. İnisiyasyonun bu ilk etabı hakkında, Atina'nın banliyölerinden Agrai'de yapılması dışında pek bir şey bilmiyoruz. Ulusal bir öneme sahip olan Asli M isterler ise, altı ay sonra Eylül sonlarında başlar ve 14 gün sürerdi. Bu süre içerisinde, site devletler arasındaki tüm sürtüşmelere son verilirdi. Misterlere, son zamanlara kadar sadece, Grekçe konuşan ve sosyal hakları ellerinden alınmamış olan Grekler kabul ediliyordu. Adaylara, mistagoglar denilen manevi veliler tarafından talimat verilirdi. Adaylar da her türlü et, balık, sarımsak, fasulye ve nar yememek, cinsel ilişkiden uzak durmak ve konuşmaktan olabildiğince kaçınmak suretiyle kendilerini hazırlarlardı.
Sonbahara rastlayan dolunaydan iki gün önce, adaylar Eleusis'e giden bir alaya katılırlar ve içinde bazı nesnelerin saklandığı sepet veya sandıklarla geri dönerlerdi. Bu sepet veya sandıkları törenle Atina'daki bir tapınağa yerleştirirlerdi. Bu ayine, "söz edilmemesi" ya da "gereken şeylerin taşınması" anlamlarına gelen "arretophoria" adı verilirdi. Bu nesnelerin ne olduğunu açıklamak kesinlikle yasak olduğundan, bunların içeriğine ilişkin hiçbir bilgimiz yoktur. Bazı kişiler, misterlerin anahtarlarından birini temsil ettiklerine ve derin bir mistik anlam taşıdıklarına inanılan bu nesnelerin, canlı yılanlar, çam veya köknar kozalakları, mısır başakları ya da Demeter ile Kore'nin heykelcikleri olabileceklerini öne sürerler.
İki gün sonra adaylar deniz kenarına inerler, önce yanlarına aldıkları domuz yavrularını suda yıkarlar, sonra da kendileri denize girerlerdi. Domuzlar kurban edilir ve kanları adayların üzerine serpilirdi. Bunu izleyen önemli bir aşama da, Atina'dan tekrar Eleusis'e yürünerek, kutsal nesnelerin huşu içerisinde Ana Tapınak'a iade edilmesini ve İnisiyasyon Salonu'nda nihai ayinin uygulanmasını kapsardı. Telete, yani 'tamamlama' denilen bu inisiyasyon, Demeter Tapınağı' nın iç kısmında yapılıyor ve hierofant (kutsal şeyleri ifşa eden) adı verilen, üst düzeyden rahiplerce yönetiliyordu. Bu noktada nelerin olup bittiği konusunda hemen hemen hiçbir şey bilinmediği gibi, ortaya atdan iddialar da oldukça çoktur. [5]
Dine giriş ya da dinin sırlarına katılma törenleri ve arınma ayinleri, belli zamanlarda yapılırdı. Mağaralarda okunan dualar ve Demeter'le ilgili temsiller, bu dinin en önemli gerekleri arasındadır. Temsiller arasında en belirleyici olanı, Zeus'la Demeter'in birleşmesini gösteren temsildi. Bu yolda Eleusis misterleri, Eskiçağ'da tiyatronun gelişmesi yönünde çok önemli katkılarda bulunmuştur.[7]
0Awesome Comments!