Tanrı Zeus, Olympos Dağı’nda sıkıldığı günlerde Hermes’le birlikte insanların görünümüne girip, köyleri, kentleri dolaşmışlar. Bir gün Frigya dolaylarında bir kente girmişler. Hangi evin kapısını çalsalar açılmamış. Tanrı Zeus, konuğu olarak birilerinin kendilerini evlerine kabul edeceğinden emin olduğundan, bütün evleri dolaşmaya karar vermiş. Yine hiçbir kapı açılmamış.
En sonunda yıkık, dökük, yoksul bir kulübede oturanlar Zeus’la Hermes’e kapılarını açmış. Bu evde Baukis ve Philemon adlarında yaşlı karı koca yaşıyormuş. Hemen Zeus’la, Hermes’e yemek yapmışlar. Ellerini yüzlerini yıkamaları için havlu vermişler. Daha sonra Philemon sofraya şarap getirmiş. Kupalar durmadan boşalıyormuş fakat şarabın bitmesi gerekirken bitmiyormuş. Philemon’la karısı bu iki konuğun tanrı olduğunu anlamışlar, onlara bir kusur yaptılarsa kendilerini bağışlamalarını istemişler. Tanrı Zeus “Hadi beni takip edin.” demiş.
Philemon ile Baukis onları takip etmişler. Tepeye çıkınca Zeus onlara köye bakmalarını söylemiş. Yaşlı karı koca köyün sular içinde kaldığını görmüşler ve çok şaşırmışlar. Zeus “Bana gösterdiğiniz konukseverliği size ödeyeceğim. Ne dileğiniz varsa dileyin benden.” demiş. Yaşlı karı koca “Birbirimizden hiç ayrılmamak ve aynı günde ölmek istiyoruz.” demişler. Zeus’ta onların dileğini yerine getirmiş, karı koca aynı günde ölmüşler.
Öldükten sonra gömüldükleri yerde ıhlamur ve çınar ağacı çıkmış. Bu iki ağaç birbirleriyle birleşip tek ağaç olmuş. Rivayete göre Bergama’daki bir yanı ıhlamur, bir yanı da çınar ağacı olan bu ağaç, dünyada bu özellikteki tek ağaçmış.
0Awesome Comments!