Altın silsile03.11.2012
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Bir mürşid-i kâmilin talebesine sorarlar:
- (Hep hocam böyledir, büyükler şöyledir) diyorsunuz. Onlardan ne öğrendiniz de, hep onlardan bahsediyorsunuz?
- Biri hakiki, 72’si sahte 73 tane altın var, görünüşleri aynı. Bir defada o hakikisini bulabilir misiniz?
- Mümkün değil.
- İşte bu zat bir el atışta, o altını buluyor. Çünkü hocası ona nasıl bulacağını öğretmiş ve (Hakikisi budur) buyurmuş. Aynı şekilde hocasına da, onun hocası öğretmiştir. İşte bu şekilde her birinin hocasını Cenab-ı Peygambere kadar saymak mümkündür. Dolayısıyla, o sahte altınların içinden gerçek altını seçmeyi bize öğrettiği için bu zatı çok seviyoruz.
- 73 altından kastınız ne?
- Resulullah efendimiz, ümmetinin 73 fırkaya ayrılacağını, 72’sinin itikat bozukluğu yüzünden Cehenneme gideceğini bildiriyor. İşte o kadar sahte altın içinde hakikisini bulan kurtulur. Bulamayan Cehenneme gider.
- İyi ama herkes, (O gerçek altını ben buldum!) diyor. (Benimki çürük) diyen yok. Sizinkinin hakiki olduğu ne malum?
- Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimde mealen, (Herkes, “Benim inancım, benim gittiğim yol en doğru yoldur” der ve bundan ferahlık duyar) buyuruyor. Doğru olan o tek yolu diğerlerinden ayıran iki fark vardır:
1- İslam, akıl değil, nakil dinidir. Hiç kimse, kendiliğinden bir şey diyemez. O doğru yolu hocamıza hocası, ona da hocası, ona da onun hocası olmak üzere Resulullah efendimize kadar uzanan Silsile-i zeheb, yani Altın silsile ulaştırmaktadır.
Dinimizle ilgili bir şey söyleyebilmek için, bir kaynaktan nakletmek lazımdır. Bizim dinimizde (Bana göre) yoktur. Böyle diyenin sözü, kendisinin olsun! Öyle diyene, (Bana hocandan bahset!) denir. Sonra, onun da hocası sorulur. Çünkü dinimizde, (Benim hocam buyurdu ki...) vardır.
2- Silsile-i zehebin özelliği ikidir: Birincisi, Peygamber efendimizden itibaren gelen bu zemzem gibi temiz suya, bir pislik yani bid’at karıştırmamışlardır. İkincisi, o kaynaktan, o mübarek kalbden gelen o temiz suyu, bir yere sızmadan korumuşlardır. Yani, sünnete tam uymuşlar ve bid’atten tam kaçınmışlardır. Bu vasıflara uymayanların altınları sahte, yolları çıkmaz sokaktır.
Bir mürşid-i kâmilin talebesine sorarlar:
- (Hep hocam böyledir, büyükler şöyledir) diyorsunuz. Onlardan ne öğrendiniz de, hep onlardan bahsediyorsunuz?
- Biri hakiki, 72’si sahte 73 tane altın var, görünüşleri aynı. Bir defada o hakikisini bulabilir misiniz?
- Mümkün değil.
- İşte bu zat bir el atışta, o altını buluyor. Çünkü hocası ona nasıl bulacağını öğretmiş ve (Hakikisi budur) buyurmuş. Aynı şekilde hocasına da, onun hocası öğretmiştir. İşte bu şekilde her birinin hocasını Cenab-ı Peygambere kadar saymak mümkündür. Dolayısıyla, o sahte altınların içinden gerçek altını seçmeyi bize öğrettiği için bu zatı çok seviyoruz.
- 73 altından kastınız ne?
- Resulullah efendimiz, ümmetinin 73 fırkaya ayrılacağını, 72’sinin itikat bozukluğu yüzünden Cehenneme gideceğini bildiriyor. İşte o kadar sahte altın içinde hakikisini bulan kurtulur. Bulamayan Cehenneme gider.
- İyi ama herkes, (O gerçek altını ben buldum!) diyor. (Benimki çürük) diyen yok. Sizinkinin hakiki olduğu ne malum?
- Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimde mealen, (Herkes, “Benim inancım, benim gittiğim yol en doğru yoldur” der ve bundan ferahlık duyar) buyuruyor. Doğru olan o tek yolu diğerlerinden ayıran iki fark vardır:
1- İslam, akıl değil, nakil dinidir. Hiç kimse, kendiliğinden bir şey diyemez. O doğru yolu hocamıza hocası, ona da hocası, ona da onun hocası olmak üzere Resulullah efendimize kadar uzanan Silsile-i zeheb, yani Altın silsile ulaştırmaktadır.
Dinimizle ilgili bir şey söyleyebilmek için, bir kaynaktan nakletmek lazımdır. Bizim dinimizde (Bana göre) yoktur. Böyle diyenin sözü, kendisinin olsun! Öyle diyene, (Bana hocandan bahset!) denir. Sonra, onun da hocası sorulur. Çünkü dinimizde, (Benim hocam buyurdu ki...) vardır.
2- Silsile-i zehebin özelliği ikidir: Birincisi, Peygamber efendimizden itibaren gelen bu zemzem gibi temiz suya, bir pislik yani bid’at karıştırmamışlardır. İkincisi, o kaynaktan, o mübarek kalbden gelen o temiz suyu, bir yere sızmadan korumuşlardır. Yani, sünnete tam uymuşlar ve bid’atten tam kaçınmışlardır. Bu vasıflara uymayanların altınları sahte, yolları çıkmaz sokaktır.
0Awesome Comments!