Banıçiçek
Banıçiçek, Dede Korkut hikâyelerinde geçen Bamsı Beyrek'in beşik kertmesidir. Oğuz boylarında kadınların eşit haklara sahip olduğunun en önemli, en belirgin simgesidir. Banu (Bağnu) Çiçek diye de geçer.
Bileşik yapılı Banuçiçek antroponiminin birinci parçası olan Banu/Banı sözcüğü Fars kökenlidir ve "Hanım" anlamına gelir. Destandaki «Banuçiçek» isminin oluşmasında «hanım» yani «kral karısı» anlamında olan Banı sözcüğü aslından bu manada bir ünvandır. Güzellik belirten, köklü bir geçmişe sahip olan, bu günde kadın adı olarak işlenen "Çiçek" adının çok eski bir tarihi vardır. Moğol-Türk dillerinde ortak olan bu kelime "Orhun-Yenisey" yazıtlarında "Çeçek" şeklinde işlenir ve güzellik içerikli olduğu için eski Türk isim sisteminde önemli bir yere sahiptir.
Bamsı Beyrek ile Banı Çiçek
Oğuz Beyleri Aladağ'a ava gitmişlerdi. Oğuzun üstüne sürüyle geyik geldi. Bamsı Beyrek bir geyiği kovarken gök çayırın üstünde bir kırmızı otağ gördü. Geyiği otağın önünde okladı. Otağa girmek istediyse de edeplendi. Girmedi. Meğer bu Bay Bican'ın kızı Banı Çiçek'in evi idi. Banı Çiçek dadılarına seslendi;
“Bre dadılar! Bu kavat oğlu kavat bize erlik mi gösterdi? Varın payını alın!” dedi.
Kısırca yenge geldi. Beyrek'ten pay istedi. Beyrek; “Ben avcı değilim, bey oğluyum. Hepsi sizin olsun” deyince Banı Çiçek'in kanı kaynadı.
Beyrek’in yüzü peçeli idi. Banı Çiçek; “Bre çağırın otağa gelsin!” dedi.
Banı Çiçek;
-Yiğit, gelişin nereden?
Beyrek;
-İç Oğuzdan.
Banı Çiçek;
-Kimin nesisin?
Beyrek;
-Bay Büre oğlu Bamsı Beyrek dedikleri benim.
Banı Çiçek;
-Niçin geldin?
Beyrek;
-Bay Bican'ın bir kızı varmış, onu görmeye geldim.
Banı Çiçek;
-O kız kimseye görünmez. Ama ben dadısıyım. Gel seninle ava çıkalım. Benim atımı geçersen, onun atını da geçersin. Benim okumu geçersen, onun okunu da geçersin. Güreşte beni yıkarsan, onu da yıkarsın.
Beyrek;
-Öyle ise atlanın!
İkisi de atlandılar.
Yarış yaptılar. Beyrek'in atı kızın atını geçti.
Ok attılar, Beyrek'in oku geçti.
Güreş tuttular, yenişemediler. Beyrek bunaldı. Bu kıza basılacak olursa Oğuz içinde bir daha başını kaldıramazdı. Kızı kavradı. Bağdaladı. Emceğinden tutunca kız huylandı. Kendisini yere bıraktı.
Bay Bican kızı Banıçiçek'in kendisi olduğunu söyledi.
Bamsı Beyrek, Banı Çiçek’i üç öptü, bir dişledi. Parmağındaki altın yüzüğü çıkardı, Banı Çiçek'in parmağına geçirdi. “Aramızda bu nişan olsun!” dedi.
Bamsı Beyrek eve geldiğinde babasına evlenmek istediğini söyledi.
Baba;
-Oğuz’dan kimin kızını alayım?
Beyrek;
-Baba! Bana öyle bir kız alıver ki, ben yerimden doğrulmadan o kalksın, ben kara koç atıma binmeden o binsin, ben düşmana varmadan o baş getirsin.
Baba;
-Oğul, sen kız değil kendine yoldaş dilersin. Sen Banı Çiçek'i istersin.
Beyrek;
-Evet baba.
Baba;
-Banıçiçek'in bir kardaşı vardır. Adı Deli Karçar'dır. Kızı isteyeni öldürür.
Bamsı Beyrek ısrar edince babası Bay Büre, Oğuz Beylerini okudu. Danışık etti. Banı Çiçek'i istemeye Dede Korkut'u gönderdi.
Dede Korkut, Bayındır Han'ın tavlasından üç at seçti. İki atı yedekleyerek Deli Karçar'ın otağına gitti. Baş indirdi. Bağır bastı. Görklü selâm verdi.
Deli Karçar; “Amelin mi azdı? Ecelin mi geldi? Buralarda neylersin?” deyince Dede Korkut, Tanrı'nın buyruğu, Peygamberin kavli ile Banı Çiçek'i istemeye geldiğini söyledi.
Deli Karçar öfkelendi.
Dede Korkut başına gelecekleri sezdi. Daha fazla beklemeden atına binip oradan uzaklaştı. Deli Karçar ardından kovaladı.
Atı yorulan Dede Korkut, yedek atına binerek kaçmaya, Deli Karçar da onu kovalamaya devam etti.
Deli Karçar sonunda Dede Korkut'u yakaladı. Kılıcını kaldırdı. Boynuna vurmaya hazırlandı.
Dede Korkut ermiş kişi idi. İsm-i Azam okudu. “Vurursan elin kırılsın” diye beddua edince Deli Karçar'ın eli havada kaldı.
Deli Karçar;
“Medet! El aman! Tanrı'nın birliğine yoktur güman! Dede, elimi iyileştir, Banı Çiçek'i vereyim” dedi.
Dede Korkut dua etti. Deli Karçar'ın eli düzeldi.
Deli Karçar, kız kardeşi için kalın olarak; maya görmemiş bin buğra, kısrak görmemiş bin aygır, koyun görmemiş bin koç, kuyruksuz kulaksız bin köpek ve bin pire istedi.
Dede Korkut bu istekleri Bay Büre'ye iletti. Olan biteni nakletti.
Bay Büre sevindi.
Toy günü için hazırlıklara başlandı.
Dede Korkut hediyeleri aldı. Deli Karçar'ın yanına geldi. Deli Karçar hediyeleri beğendi.
Deli Karçar pireleri göremedi. Dede Korkut, pireleri alması için onu çadıra girdirdi. Pireler saldırınca Deli Karçar bağırmaya, çadırın kapısını açması için Dede Korkut'a yalvarmaya başladı. Bir daha kavga etmeyeceğini söyledi. Tövbe etti.
Oğuz töresine göre gerdek çadırı, güveyin attığı okun düştüğü yere dikilirdi. Bamsı Beyrek okunu attı. Okun düştüğü yere gerdek çadırı dikildi.
Yavuklusunun gönderdiği kırmızı kaftanı Beyrek'in giymesi yoldaşlarına hoş gelmeyince Beyrek kaftanın sırayla giyilmesini iste
Banıçiçek, Dede Korkut hikâyelerinde geçen Bamsı Beyrek'in beşik kertmesidir. Oğuz boylarında kadınların eşit haklara sahip olduğunun en önemli, en belirgin simgesidir. Banu (Bağnu) Çiçek diye de geçer.
Bileşik yapılı Banuçiçek antroponiminin birinci parçası olan Banu/Banı sözcüğü Fars kökenlidir ve "Hanım" anlamına gelir. Destandaki «Banuçiçek» isminin oluşmasında «hanım» yani «kral karısı» anlamında olan Banı sözcüğü aslından bu manada bir ünvandır. Güzellik belirten, köklü bir geçmişe sahip olan, bu günde kadın adı olarak işlenen "Çiçek" adının çok eski bir tarihi vardır. Moğol-Türk dillerinde ortak olan bu kelime "Orhun-Yenisey" yazıtlarında "Çeçek" şeklinde işlenir ve güzellik içerikli olduğu için eski Türk isim sisteminde önemli bir yere sahiptir.
Bamsı Beyrek ile Banı Çiçek
Oğuz Beyleri Aladağ'a ava gitmişlerdi. Oğuzun üstüne sürüyle geyik geldi. Bamsı Beyrek bir geyiği kovarken gök çayırın üstünde bir kırmızı otağ gördü. Geyiği otağın önünde okladı. Otağa girmek istediyse de edeplendi. Girmedi. Meğer bu Bay Bican'ın kızı Banı Çiçek'in evi idi. Banı Çiçek dadılarına seslendi;
“Bre dadılar! Bu kavat oğlu kavat bize erlik mi gösterdi? Varın payını alın!” dedi.
Kısırca yenge geldi. Beyrek'ten pay istedi. Beyrek; “Ben avcı değilim, bey oğluyum. Hepsi sizin olsun” deyince Banı Çiçek'in kanı kaynadı.
Beyrek’in yüzü peçeli idi. Banı Çiçek; “Bre çağırın otağa gelsin!” dedi.
Banı Çiçek;
-Yiğit, gelişin nereden?
Beyrek;
-İç Oğuzdan.
Banı Çiçek;
-Kimin nesisin?
Beyrek;
-Bay Büre oğlu Bamsı Beyrek dedikleri benim.
Banı Çiçek;
-Niçin geldin?
Beyrek;
-Bay Bican'ın bir kızı varmış, onu görmeye geldim.
Banı Çiçek;
-O kız kimseye görünmez. Ama ben dadısıyım. Gel seninle ava çıkalım. Benim atımı geçersen, onun atını da geçersin. Benim okumu geçersen, onun okunu da geçersin. Güreşte beni yıkarsan, onu da yıkarsın.
Beyrek;
-Öyle ise atlanın!
İkisi de atlandılar.
Yarış yaptılar. Beyrek'in atı kızın atını geçti.
Ok attılar, Beyrek'in oku geçti.
Güreş tuttular, yenişemediler. Beyrek bunaldı. Bu kıza basılacak olursa Oğuz içinde bir daha başını kaldıramazdı. Kızı kavradı. Bağdaladı. Emceğinden tutunca kız huylandı. Kendisini yere bıraktı.
Bay Bican kızı Banıçiçek'in kendisi olduğunu söyledi.
Bamsı Beyrek, Banı Çiçek’i üç öptü, bir dişledi. Parmağındaki altın yüzüğü çıkardı, Banı Çiçek'in parmağına geçirdi. “Aramızda bu nişan olsun!” dedi.
Bamsı Beyrek eve geldiğinde babasına evlenmek istediğini söyledi.
Baba;
-Oğuz’dan kimin kızını alayım?
Beyrek;
-Baba! Bana öyle bir kız alıver ki, ben yerimden doğrulmadan o kalksın, ben kara koç atıma binmeden o binsin, ben düşmana varmadan o baş getirsin.
Baba;
-Oğul, sen kız değil kendine yoldaş dilersin. Sen Banı Çiçek'i istersin.
Beyrek;
-Evet baba.
Baba;
-Banıçiçek'in bir kardaşı vardır. Adı Deli Karçar'dır. Kızı isteyeni öldürür.
Bamsı Beyrek ısrar edince babası Bay Büre, Oğuz Beylerini okudu. Danışık etti. Banı Çiçek'i istemeye Dede Korkut'u gönderdi.
Dede Korkut, Bayındır Han'ın tavlasından üç at seçti. İki atı yedekleyerek Deli Karçar'ın otağına gitti. Baş indirdi. Bağır bastı. Görklü selâm verdi.
Deli Karçar; “Amelin mi azdı? Ecelin mi geldi? Buralarda neylersin?” deyince Dede Korkut, Tanrı'nın buyruğu, Peygamberin kavli ile Banı Çiçek'i istemeye geldiğini söyledi.
Deli Karçar öfkelendi.
Dede Korkut başına gelecekleri sezdi. Daha fazla beklemeden atına binip oradan uzaklaştı. Deli Karçar ardından kovaladı.
Atı yorulan Dede Korkut, yedek atına binerek kaçmaya, Deli Karçar da onu kovalamaya devam etti.
Deli Karçar sonunda Dede Korkut'u yakaladı. Kılıcını kaldırdı. Boynuna vurmaya hazırlandı.
Dede Korkut ermiş kişi idi. İsm-i Azam okudu. “Vurursan elin kırılsın” diye beddua edince Deli Karçar'ın eli havada kaldı.
Deli Karçar;
“Medet! El aman! Tanrı'nın birliğine yoktur güman! Dede, elimi iyileştir, Banı Çiçek'i vereyim” dedi.
Dede Korkut dua etti. Deli Karçar'ın eli düzeldi.
Deli Karçar, kız kardeşi için kalın olarak; maya görmemiş bin buğra, kısrak görmemiş bin aygır, koyun görmemiş bin koç, kuyruksuz kulaksız bin köpek ve bin pire istedi.
Dede Korkut bu istekleri Bay Büre'ye iletti. Olan biteni nakletti.
Bay Büre sevindi.
Toy günü için hazırlıklara başlandı.
Dede Korkut hediyeleri aldı. Deli Karçar'ın yanına geldi. Deli Karçar hediyeleri beğendi.
Deli Karçar pireleri göremedi. Dede Korkut, pireleri alması için onu çadıra girdirdi. Pireler saldırınca Deli Karçar bağırmaya, çadırın kapısını açması için Dede Korkut'a yalvarmaya başladı. Bir daha kavga etmeyeceğini söyledi. Tövbe etti.
Oğuz töresine göre gerdek çadırı, güveyin attığı okun düştüğü yere dikilirdi. Bamsı Beyrek okunu attı. Okun düştüğü yere gerdek çadırı dikildi.
Yavuklusunun gönderdiği kırmızı kaftanı Beyrek'in giymesi yoldaşlarına hoş gelmeyince Beyrek kaftanın sırayla giyilmesini iste
0Awesome Comments!