
1 Nisan'ın Gerçek Yüzü
15. yüzyılın sonlarında, Haçlı ordusu, Endülüs Müslümanları'nın son kalesini kuşatır. Uzun süren bir kuşatma olmasına rağmen, kış aylarının da etkisiyle, kale korunabilmektedir. Durumun zorluğunu anlayan Haçlı ordusunun komutanı, değişik taktikler düşünmektedir.
En sonunda 31 Mart gecesi Kalenin önüne giderek bir elinde Kurân, bir elinde İncil; “Şu iki kitap üzerine yemin ederim ki, teslim olursanız BU AKŞAM size bir şey yapmayacağım” der. Gerekli görüşmelerden sonra canlarının kurtarılması karşılığında Müslümanlar, kaleyi teslim ederler.
Ertesi sabah, yani 1 Nisan sabahı, Haçlı ordusu komutanı bütün Müslümanların öldürülmesi için emir verir. Bunun üzerine Müslümanlar; “Yemin etmiştiniz, bize söz vermiştiniz.” dediklerin de Haçlı ordusu komutanı “Benim sözüm size dün akşam içindi, bugün için size bir sözüm yoktur.”diye cevap verir ve bütün Müslümanlar, orada şehit edilir. İşte o gün bugündür. 1 Nisan, Hıristiyanlar arasında "Hile günü" olarak kutlanmaktadır ve bu bir gelenek haline gelerek günümüzde 1 Nisan şakası haline gelmiştir.
144
Tarihten Yapraklar / Tarihten Yapraklar, XXIX (SON)
« : Haziran 08, 2012, 02:53:48 ÖÖ »
Tarihten Yapraklar, XXIX
Avrupa’da Akıncı Korkusu
1534 yılında Viyana’daki St. Stephen Katedrali’nde. Osmanlı akıncılarının yaklaştığını görüp çan çalarak haber vermekle vazifeli bir memûriyetin ihdâs edildiğini ve bu memuriyetin ancak 1956 yılında;
«Viyana Belediye Meclisi’nce. Artık bir Osmanlı tehlikesi kalmadığından, bu vazifenin lüzumu yoktur.»
diye bir karar alınarak iptal edildiğini [1] BİLİYOR MUYDUNUZ?
Cennet’te Yer
Osmanlı Devleti’nin zirvelerde şahlandığı, akıncılarının Avrupa içlerinde at oynattığı bir dönemde. kilisede bir papazın vaaz verirken; “Dünya hakimiyetinin Türklere; fakat Cennet’in de kendilerine ait olduğunu…” söylemesi üzerine. bu taksime aklı yatmayan cemaatten bazılarının büyük bir ümitsizlik içinde:
«Dünyada bizi yurtlarımızdan çıkaran Türkler, hiç Cennet’te yer bırakırlar mı?»
dediklerini [2] BİLİYOR MUYDUNUZ?
Ağaca Asılan Zekat Parası
Fatih Sultan Mehmet Han devrinde, bir Müslümanın. günlerce dolaşıp yıllık zekatını verebileceği fakir birini arayıp bulamadığını… Bunun üzerine zekatının tutarı olan parayı bir keseye koyarak Cağaloğlu’ndaki bir ağaca asıp, üzerine de:
«Müslüman kardeşim, bütün aramalarıma rağmen memleketimizde zekatımı verecek kimse bulamadım. Eğer muhtaç isen hiç tereddüt etmeden bunu al!»
diye yazdığını.. Ve bu kesenin üç ay kadar o ağaçta asılı kaldığını [3] BİLİYOR MUYDUNUZ?
Kendinizi Türklere Emanet Edin
16. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin gelişme yolu üzerinde direnmiş ve Türk orduları ile savaşa tutuşmuş olmasından dolay Katolik Avrupa tarafından kendisine “Hıristiyanlığın şövalyesi”ünvanı verilen Boğdan Beyi Büyük Stefan’ın ölüm döşeğin de, evlatlarına gayet ibretli bir şekilde:
«Belki de yakında himayeye muhtaç olacaksınız Asla Rus’a yanaşmayın. Haindir, sizi yok eder. Fakat kendinizi Türklere emanet edin. Adil ve merhametlidirler.»
diyerek nasihat ettiğini [4] BİLİYOR MUYDUNUZ?
Türk Köşesi
Devlet i Aliye-yi Osmâniye’nin üç kıtada at oynatıp buyruk yürüttüğü ihtişamlı dönemlerinde, Avrupa’da Türk hayat tarzı ve modasının çok tesirli hale geldiğini… Evlerinde Türk köşesi bulundurmayan sosyete mensuplarının ayıplandığını [5] BİLİYOR MUYDUNUZ?
Reformun Böylesi
1829′da, o zamana kadar sadece batılıların kendi aralarında düzenledikleri balolara -yanlış batılılaşma hareketinin bir parçası olarak- Türk devlet adamları da katılınca baloda bulunan bir Fransız kadının oldukça doğru bir teşhiste bulunarak;
«Türkler, reforma bitirmeleri gereken yerden başladılar.»
dediğini [6] BİLİYOR MUYDUNUZ?
Batışın Remzi
Yükseliş dönemimizin rûhunu yansıtan mütevâzi Topkapı Sarayı’na karşılık, Osmanlı’nın son döneminde, yıkılışımızı remzeden Varsay taklidi Dolmabahçe Sarayı’nın Avrupa’dan borç alınan para ile, 9 ton altın ve 41 ton gümüş kullanılarak inşa edildiğini [7] BİLİYOR MUYDUNUZ?
Pasaport Farkı.
Şanlı Osmanlı Devleti’nin yıkılmasından sonra, son derece üzgün ihtiyar bir Ürdünlünün, elindeki yeni Ürdün pasaportuyla İsviçre sefaretine giderek:
«Herkes, bu pasaportla alay ediyor. Eskiden Osmanlı pasaportum varken, selam dururlardı. Ben, Osmanlı teb’asıyım! Ne olur bunu değiştirin!»
diye sefaret yetkililerine yalvardığını [8] BİLİYOR MUYDUNUZ?
Bitmeyen Osmanlı Sevgisi
Balkanlar’dan Orta Doğu’ya kadar büyük bir coğrafyanın 1. Dünya Savaşından sonra elimizden çıkmasına rağmen, o topraklarda yaşayan halkın hala büyük bir hasretle “Osmanlı, Osmanlı” diye sayıkladığını… Budapeşte’den gelen bir yazarımıza bir Boşnak’ın’.
«Madem ki İstanbul’a gidiyorsun, Allah aşkına, o şehrin toprağını benim için öp! Allah, benim canımı İstanbul’u görmeden almasın!»
dediğini… Trablusgarp’taki ihtiyar Cezayirlilerin , boyunlarına muska diye Osmanlı parası taktıklarını [9] BİLİYOR MUYDUNUZ?
Osmanlı Arması
Merhum Necip Fâzıl Kısakürek in 1954′lü yıllarda çıkardığı Büyük Doğu mecmuasının bir sayısının kapağında, Osmanlı arması işlemeli sanat eseri bir kumaş resmini yayınlayınca,“padişahlık propagandası yapmak” gibi gerekçesiyle ile derginin o sayısının toplatıldığını ve kendisinin de suçlanarak mahkemeye sevk edildiğini Necip Fazıl’ın mahkemede kendisini suçlayan savcıya gayet ibretli bir şekilde:
«İçinde adalet işlerine bakılan bu binanın tepesinde aynı Osmanlı arması var Siz de mi padişahlık propagandası yapıyorsunuz?»
diye haykırdığını [10] BİLİYOR MUYDUNUZ?
Ecdadımızın Silinmez İzleri
1976 yılında Suudi Arabistan’ın Cidde şehrinde, deniz suyunu tatlı suya çeviren bir tesisin açılışından sonra meslektaşları ile sohbete girişen dönemin Türkiye Büyükelçisi Necdet Özmen’in bir ara söze:
«Bu, Suudi Arabistan’ın ilk tuzdan arıtma tesisidir.»
diye başlaması üzerine Fransız Büyükelçisinin hayretler içinde kalarak:
«No… Sör… Bu, Suudi Arabistan’ın ilk tuzdan arıtma tesisi değildir. İlki, Osmanlılar’ın 1800′lü yılların sonunda yaptığıdır.»
diyerek ecdâdımızın eşsiz mirâsından habersiz yaşayan elçimizi mahcûb ettiğini [11][12]BİLİYOR MUYDUNUZ?
- S O N -
Kaynaklar
[1] İbrahim Refik, “Akıncı Millet”, Sızıntı, Vatan Gazetecilik, İstanbul 1962, sayı: 28, s.42.
[2] Nevzat Köseoğlu, “Türk medeniyeti Üzerine Düşünceler”, Ötüken Yayınları, İstanbul 1990, s.260.
[3] Altınoluk Dergisi, Şubat 1994, sayı: 96, s.7.
[4] Recep Şükrü Apuhan, “Ruhumda Darp İzi Var”, Timaş yayınları, İstanbul 1990, s.136.
[5] Mehmed Niyazi, “Medeniyet, Ülkesini Arıyor”, Tuğra neşriyat, İstanbul 1991, s.51.
[6] Prof. Dr. Tuncer Baykara, “Osmanlılarda Medeniyet Kavramı”, Akademi Kitabevi, İzmir 1992, s.71.
[7] Mehmet Emin Gerger, “Tanzimat’tan A.E.T.ye Türkiye”, İnkılab Yayınları, İstanbul 1989, s.42.
[9] “Yakın Tarihimiz”, Vatan Gazetecilik, İstanbul 1962, c: 3, sayı:28, s.42.
[8] Recep Şükrü Apuhan, “Batı’nın Darağacında İslam”, Timaş, İstanbul 1989, s.100.
[10] Necip Fazıl Kısakürek, “Cinnet Mustatili”, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul 1983, s.281.
[11] Recep Şükrü Apuhan, a.g.e., s.41.
[12] İbrahim Refik, “Tarih Şuuruna Doğru”, T.Ö.V. Yay., İzmir 1995.
Avrupa’da Akıncı Korkusu
1534 yılında Viyana’daki St. Stephen Katedrali’nde. Osmanlı akıncılarının yaklaştığını görüp çan çalarak haber vermekle vazifeli bir memûriyetin ihdâs edildiğini ve bu memuriyetin ancak 1956 yılında;
«Viyana Belediye Meclisi’nce. Artık bir Osmanlı tehlikesi kalmadığından, bu vazifenin lüzumu yoktur.»
diye bir karar alınarak iptal edildiğini [1] BİLİYOR MUYDUNUZ?
Cennet’te Yer
Osmanlı Devleti’nin zirvelerde şahlandığı, akıncılarının Avrupa içlerinde at oynattığı bir dönemde. kilisede bir papazın vaaz verirken; “Dünya hakimiyetinin Türklere; fakat Cennet’in de kendilerine ait olduğunu…” söylemesi üzerine. bu taksime aklı yatmayan cemaatten bazılarının büyük bir ümitsizlik içinde:
«Dünyada bizi yurtlarımızdan çıkaran Türkler, hiç Cennet’te yer bırakırlar mı?»
dediklerini [2] BİLİYOR MUYDUNUZ?
Ağaca Asılan Zekat Parası
Fatih Sultan Mehmet Han devrinde, bir Müslümanın. günlerce dolaşıp yıllık zekatını verebileceği fakir birini arayıp bulamadığını… Bunun üzerine zekatının tutarı olan parayı bir keseye koyarak Cağaloğlu’ndaki bir ağaca asıp, üzerine de:
«Müslüman kardeşim, bütün aramalarıma rağmen memleketimizde zekatımı verecek kimse bulamadım. Eğer muhtaç isen hiç tereddüt etmeden bunu al!»
diye yazdığını.. Ve bu kesenin üç ay kadar o ağaçta asılı kaldığını [3] BİLİYOR MUYDUNUZ?
Kendinizi Türklere Emanet Edin
16. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin gelişme yolu üzerinde direnmiş ve Türk orduları ile savaşa tutuşmuş olmasından dolay Katolik Avrupa tarafından kendisine “Hıristiyanlığın şövalyesi”ünvanı verilen Boğdan Beyi Büyük Stefan’ın ölüm döşeğin de, evlatlarına gayet ibretli bir şekilde:
«Belki de yakında himayeye muhtaç olacaksınız Asla Rus’a yanaşmayın. Haindir, sizi yok eder. Fakat kendinizi Türklere emanet edin. Adil ve merhametlidirler.»
diyerek nasihat ettiğini [4] BİLİYOR MUYDUNUZ?
Türk Köşesi
Devlet i Aliye-yi Osmâniye’nin üç kıtada at oynatıp buyruk yürüttüğü ihtişamlı dönemlerinde, Avrupa’da Türk hayat tarzı ve modasının çok tesirli hale geldiğini… Evlerinde Türk köşesi bulundurmayan sosyete mensuplarının ayıplandığını [5] BİLİYOR MUYDUNUZ?
Reformun Böylesi
1829′da, o zamana kadar sadece batılıların kendi aralarında düzenledikleri balolara -yanlış batılılaşma hareketinin bir parçası olarak- Türk devlet adamları da katılınca baloda bulunan bir Fransız kadının oldukça doğru bir teşhiste bulunarak;
«Türkler, reforma bitirmeleri gereken yerden başladılar.»
dediğini [6] BİLİYOR MUYDUNUZ?
Batışın Remzi
Yükseliş dönemimizin rûhunu yansıtan mütevâzi Topkapı Sarayı’na karşılık, Osmanlı’nın son döneminde, yıkılışımızı remzeden Varsay taklidi Dolmabahçe Sarayı’nın Avrupa’dan borç alınan para ile, 9 ton altın ve 41 ton gümüş kullanılarak inşa edildiğini [7] BİLİYOR MUYDUNUZ?
Pasaport Farkı.
Şanlı Osmanlı Devleti’nin yıkılmasından sonra, son derece üzgün ihtiyar bir Ürdünlünün, elindeki yeni Ürdün pasaportuyla İsviçre sefaretine giderek:
«Herkes, bu pasaportla alay ediyor. Eskiden Osmanlı pasaportum varken, selam dururlardı. Ben, Osmanlı teb’asıyım! Ne olur bunu değiştirin!»
diye sefaret yetkililerine yalvardığını [8] BİLİYOR MUYDUNUZ?
Bitmeyen Osmanlı Sevgisi
Balkanlar’dan Orta Doğu’ya kadar büyük bir coğrafyanın 1. Dünya Savaşından sonra elimizden çıkmasına rağmen, o topraklarda yaşayan halkın hala büyük bir hasretle “Osmanlı, Osmanlı” diye sayıkladığını… Budapeşte’den gelen bir yazarımıza bir Boşnak’ın’.
«Madem ki İstanbul’a gidiyorsun, Allah aşkına, o şehrin toprağını benim için öp! Allah, benim canımı İstanbul’u görmeden almasın!»
dediğini… Trablusgarp’taki ihtiyar Cezayirlilerin , boyunlarına muska diye Osmanlı parası taktıklarını [9] BİLİYOR MUYDUNUZ?
Osmanlı Arması
Merhum Necip Fâzıl Kısakürek in 1954′lü yıllarda çıkardığı Büyük Doğu mecmuasının bir sayısının kapağında, Osmanlı arması işlemeli sanat eseri bir kumaş resmini yayınlayınca,“padişahlık propagandası yapmak” gibi gerekçesiyle ile derginin o sayısının toplatıldığını ve kendisinin de suçlanarak mahkemeye sevk edildiğini Necip Fazıl’ın mahkemede kendisini suçlayan savcıya gayet ibretli bir şekilde:
«İçinde adalet işlerine bakılan bu binanın tepesinde aynı Osmanlı arması var Siz de mi padişahlık propagandası yapıyorsunuz?»
diye haykırdığını [10] BİLİYOR MUYDUNUZ?
Ecdadımızın Silinmez İzleri
1976 yılında Suudi Arabistan’ın Cidde şehrinde, deniz suyunu tatlı suya çeviren bir tesisin açılışından sonra meslektaşları ile sohbete girişen dönemin Türkiye Büyükelçisi Necdet Özmen’in bir ara söze:
«Bu, Suudi Arabistan’ın ilk tuzdan arıtma tesisidir.»
diye başlaması üzerine Fransız Büyükelçisinin hayretler içinde kalarak:
«No… Sör… Bu, Suudi Arabistan’ın ilk tuzdan arıtma tesisi değildir. İlki, Osmanlılar’ın 1800′lü yılların sonunda yaptığıdır.»
diyerek ecdâdımızın eşsiz mirâsından habersiz yaşayan elçimizi mahcûb ettiğini [11][12]BİLİYOR MUYDUNUZ?
- S O N -
Kaynaklar
[1] İbrahim Refik, “Akıncı Millet”, Sızıntı, Vatan Gazetecilik, İstanbul 1962, sayı: 28, s.42.
[2] Nevzat Köseoğlu, “Türk medeniyeti Üzerine Düşünceler”, Ötüken Yayınları, İstanbul 1990, s.260.
[3] Altınoluk Dergisi, Şubat 1994, sayı: 96, s.7.
[4] Recep Şükrü Apuhan, “Ruhumda Darp İzi Var”, Timaş yayınları, İstanbul 1990, s.136.
[5] Mehmed Niyazi, “Medeniyet, Ülkesini Arıyor”, Tuğra neşriyat, İstanbul 1991, s.51.
[6] Prof. Dr. Tuncer Baykara, “Osmanlılarda Medeniyet Kavramı”, Akademi Kitabevi, İzmir 1992, s.71.
[7] Mehmet Emin Gerger, “Tanzimat’tan A.E.T.ye Türkiye”, İnkılab Yayınları, İstanbul 1989, s.42.
[9] “Yakın Tarihimiz”, Vatan Gazetecilik, İstanbul 1962, c: 3, sayı:28, s.42.
[8] Recep Şükrü Apuhan, “Batı’nın Darağacında İslam”, Timaş, İstanbul 1989, s.100.
[10] Necip Fazıl Kısakürek, “Cinnet Mustatili”, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul 1983, s.281.
[11] Recep Şükrü Apuhan, a.g.e., s.41.
[12] İbrahim Refik, “Tarih Şuuruna Doğru”, T.Ö.V. Yay., İzmir 1995.
0Awesome Comments!