Her şey Onun şerefine Yaratıldı


Allahü teâlânın Habibi, Sevgilisi,
Mahlukatın en üstün, en güzel, en iyisi.

Allah Onu methetmiş, en çok Onu sevmiştir.
Bütün ins’e ve cinne peygamber göndermiştir.

Allah, her Peygambere ismiyle etti hitap.
Ona, (Habibim) diye buyurmuştur iltifat.

Bir âyette, mealen buyurdu ki Rabbimiz:
(Seni, rahmet olarak gönderdik âleme biz.)
Ve yine buyurdu ki: (Sen olmasaydın eğer,
Hiçbir şey yaratmazdım, olmazdı yer ve gökler.)


Her Peygamber, kendinin yaşadığı devirde,
Kavminin, her bakımdan üstünüydü o yerde.

Resul-i zişân ise, dünya yaratılandan,
Tâ kıyamete kadar, her devirde, her zaman,

Dünyanın her yerinde gelmiş veya gelecek,
İnsanların hepsinden üstündür, bu bir gerçek.

Kimse üstün olamaz Ondan hiçbir bakımdan.
Onu öyle yaratmış her şeye kadir olan.

Hicretten elliüç yıl önce, Mekke şehrinde,
Rebiül evvel ayı, onikinci gününde,

Pazartesi gecesi ve sabaha karşı hem,
Dünyaya teşrifiyle nurlandı bütün âlem.

Hiçbir şey yaratmadan evvela cenâb-ı Hak,
Peygamber-i zişânın nurunu eyledi halk.

Önce kendi nurundan latif, büyük bir cevher,
Yaratıp, o cevherden var oldu başka şeyler.

Görünen görünmeyen, her ne ki varsa hatta,
Hep ondan yaratıldı, ne varsa kâinatta.

İlk var olan bu cevher, (Nur-u Muhammedî)dir.
Ruh’un ve her maddenin menşei bu cevherdir.

Sual etti Resule Cabir ibni Abdullah:
(Allah, neyi yarattı önce ya Resulallah?)

Buyurdu ki: (Her şeyden evvela cenâb-ı Hak,
Senin Peygamberinin nurunu eyledi halk.

Yani benim nurumu, kendinin nurundan hem,
Yarattı ki, o vakit yok idi Lehv ve Kalem.

Ne Cennet, ne Cehennem, yer ve gök, Arş-ü felek,
Yok idi ay ve güneş, yoktu hem ins-ü melek.)

Vakta ki Âdem Nebi, topraktan halk olundu,
Bu Nur-u Muhammedî onun alnına kondu.

Kendi ruhu verilip, etrafını görünce,
Alnındaki parlayan bu nuru gördü önce.

Sonra da ilham ile bildirdi cenâb-ı Hak. 
Ona, Ebu Muhammed diyerek etti hitap.

Dedi ki: (Ya ilahi, bana Ebu Muhammed
Diye hitab edersin, acaba nedir hikmet?)

(Başını kaldır da bak!) buyurdu Hak teâlâ.
Kaldırınca gördü ki, yukarda Arş-ı a’la.

Ve nurdan (Ahmed) diye yazı vardı hem dahi.
Hemen sual etti ki: (Bu, kimdir ya ilahi?)

Buyurdu: (Evladından, bir büyük Peygamberdir.
İsmi, göklerde Ahmed, yerlerde Muhammed’dir.

Eğer O olmasaydı, seni halk eylemezdim.
Yeri, göğü ve hatta hiçbir şey var etmezdim.)