Hazret-i Ebu Bekir'in bir hizmetçisi vardı ki mutfak masraflarını o görüyordu.
Hazret-i Ebu Bekir sofraya otururken “Bu yemeğin parasını nereden temin ettin?” diye sorardı hemen.
Helaldense yerdi.
Yoksa yemezdi.
Bir akşam eve yorgun gelmişti.
Sofraya oturdu.
Yemeye başladı.
Henüz bir lokma yemişti ki hizmetçi mânâlı mânâlı bakıp “Bir şey sormıyacak mısınız?” dedi.
Halife hatırladı.
Yemeği bırakıp:
“Unuttum. Söyle bakalım nereden temin ettin bu yemeğin parasını?” Hizmetçi:
“Cahiliye zamanımda para karşılığında raksedip oynar, insanları eğlendirirdim. O günlerden kalan bir alacağım vardı, bugün onu tahsil ettim” dedi.
Bu cevabı duydu.
Koştu lavaboya. Parmağını boğazına sokup güçlükle çıkardı o lokmayı. Öyle zahmet çekti ki ev halkı ölüyor zannettiler.
Telaşlandılar.
Yanına gelip:
“Bir lokma için değer miydi bunca zahmete, nerdeyse ölüyordun” dediler.
O cevaben:
“Resulullah’tan işittim ‘Haram ateştir’ buyurmuştu. Bu zahmet, cehennemde yanmaktan çok hafif kalır” dedi.
Ve el kaldırıp:
“Yâ Rabbî! Beni affet. Ben zayıf bir kulum. Cehennem ateşine dayanamam” diye yalvardı.
0Awesome Comments!