Xanthos-Letoon



Xanthos-Letoon

Anadolu'nun batısında, Likya bölgesinin iki önemli antik kenti, Xanthos ve Letoon içerdikleri arkeolojik değerler açısından dünya mirasının önemli parçaları olarak görülmektedir. Aralarında yaklaşık 4 kilometrelik bir mesafe bulunan bu iki kent, antik çağda Likya'nın idari ve dinî merkezi olarak bilinmektedirler.[1]



Xanthos

«!Evlerimizi mezar yaptık Mezarlarımızı ev. Yıkıldı evlerimiz .Yağmalandı mezarlarımız Dağların doruğuna çıktık Toprağın altına girdik Suların altında kaldık Gelip buldular bizi. Yakıp yıktılar Yağmaladılar bizi.Biz ki analarımızın, kadınlarımızın Ve ölülerimizin uğruna; Biz ki onurumuz ve özgürlüğümüz uğruna, toplu ölümleri yeğleyen bu toprağın insanları .Bir ateş bıraktık geride!» Xanthos Kitabesi {Xanthos kazılarında bulunuş M.Ö.. dörtyüzlü yılara ait bir kalıntı) [2]

Yakınındaki yerleşimin adıyla, Kınık olarak da anılan Xanthos (Arnna), Fethiye-Kaş yolu üzerinde, Fethiye'ye 46 kilometre uzaklıkta, Kınık köyünün yakınındaki Eşen çayının ayırdığı Muğla-Antalya il sınırındadır. Kent, Likya bölgesinin (Teke Yarımadası) idarî ve dinî merkeziydi. Tarihi İ.Ö. 8. yüzyıla kadar geri giden Xanthos, İ.Ö. 545 yılındaki Pers istilasına kadar bağımsız bir şehir devletiydi. Kent İ.Ö. 475-450 yılları arasında büyük bir yangın geçirmiş, eserleri de bu olay sırasında önemli ölçüde zarar görmüştür. İ.Ö. 429-410'daki Peloponez Savaşı'nda, bağımsızlıklarını koruyabilmek için önceleri iyi ilişkiler içinde bulundukları Atinalılarla savaşmışlar ve bu tarihten sonra Atina ile ilişkileri sona ermiştir. İ.Ö. 333 yılında Büyük İskender'in bölgeye gelmesinden sonra büyük ölçüde Helenleşmişlerdi. Bu dönemi, İ.Ö. 309'daki Ptolemaiosların egemenliği izlemiştir. Sonraları, İ.Ö. 197'de Suriye Kralı III. Antiochus'un eline geçen kent parlak bir dönem yaşamıştır. İ.Ö. 2. yüzyılda Xanthos, Likya Birliği'nin başkentidir. İ.Ö. 167'de bağımsızlığına kavuşan Xanthos, İ.Ö. 42 yılında Romalılar tarafından işgal edilmiş, kentin batısındaki Likya Akropolis'i yıkılmış, kent halkı kılıçtan geçirilmiştir. Bu olaydan bir yıl sonra, Roma İmparatoru Markus Aurelius kenti yeni baştan imar etmiştir. Bizans döneminde piskoposluk merkezi olan Xanthos, yöreye Arap akınlarının başlamasıyla I.S. 7. yüzyılda terk edilmiştir. Likya'nın diğer birçok kenti gibi, Xanthos'un da refah düzeyinin çok yüksek olduğuna eserleri tanıklık etmektedir.[1]



Xanthos, dağlık Likya eyaletinin en eski ve en büyük kentidir. Xanthos ırmağının vadisinde kuruludur. Pers istilasına değin bağımsız yaşamıştır. Pers istilasında kentlerini kahramanca savunan Xanthos'lular, istilayı önleyemeyeceklerini anlayınca önce tüm kadın ve çocuklarını öldürmüşler, sonrada kenti ateşe vererek ve bu alevlerin içine kendilerini atarak topluca intihar etmişlerdir. Bu kıyımdan kurtulan 80 aile ve başka yerlerden gelen göçmenlerce kent yeniden kurulmuştur. Fakat 100 yıl kadar sonra çıkan bir yangınla Xanthos tekrar harap olmuştur. Buna rağmen yeni baştan kurulan kent batı dünyası ile kurduğu iyi ilişkiler sonucu uzun süre önemli bir merkez olarak varlığını sürdürmüştür. Bu durum da kötü bir sona ulaşmıştır. İ.Ö. 429 yılında Atinalıların vergi istemelerine karşı çıkan Xanthos'lular kentlerinin tamamen harap olmasına neden olacak bir savaşın içine sürüklenmişlerdir. Xanthos kelimenin tam anlamıyla bir felaketler kentidir. Kent esas olarak Likya Akropolu, Roma Akropolu ve bunların dışında kalan kısımlardan oluşmaktadır. En ilginç yapıları Roma Tiyatrosu ve bu tiyatronun batı kıyısındaki yapılardır. Bunlardan en kuzeydeki "Harpy Monument" olarak tanımlanmakta olup tek parça bir kaya üzerine oturtulmuş bir aile mezarıdır. İlginç kabartmaları olan bu mezarın aslı British Museum'dadır. Orijinal yerinde aslına uygun bir taklit bulunur. Bu yapının yanında İ.Ö. VI. ve I. yüzyıllardan kalma iki ilginç Likya mezarı dikkati çeker.[3]
Lykia birliğinin başkenti olan Xanthos'un kuruluşunun M.Ö. 1200'lere uzandığı sanılıyor. Bu tarihte Troya savaşına Lykia'lıların başlarında Xanthoslu komutan olduğu halde katıldıkları yazılıyor.

Xanthos'luların savaşçı ve cesur bir halk olduğu söylenir. Tarihçi Heredot M.Ö. 545 savaşıyla ilgili şöyle yazar: "Pers ordusu başlarında komutanları olduğu halde Xanthos ovasına indiği zaman Xanthos'lular bitmez tükenmez kuvvetlere karşı az sayı ile dövüştüler. Yiğitlikle nam saldılar ama yenildiler. Kadınları çocukları hazineyi ve köleleri kaleye doldurdular. Ateşe verdiler. Öyle ki yangın kaleyi yerle bir etti. Bundan sonra birbirlerine yeminle bağlanarak düşmana saldırdılar. Ve hepsi de savaşarak öldüler."

Yangınlarla ve savaşlarla sık sık tahrip olan Xanthos'un her defasında büyük çabalarla yeniden yapıldığı biliniyor. Roma döneminde de Brütüs'ün yerle bir ettiği Xanthos bu defa bir başka Romalı komutan Antonius tarafından onarılmış. Bizans döneminde piskoposluk merkezi olan Xanthos Arap akınları sonrasında terkedilmiş.

Şehre Kınık'tan çıkıldığında yolun sağında karşılaşılan ilk kalıntılar Helenistik kapıya aittir. Yolun solunda da da şehre büyük katkıları olan Roma imparatoru Vespasianus anısına yapılan kemer kalıntıları bulunmaktadır. Biraz ileride yolun sağındaki anıt kalıntıları ise önemli bölümü 1841-42 yıllarında gemilerle İngiltere'ye götürülen muhteşem Nereidler anıtının kalan bölümüdür. Bu anıt şimdi restore edilerek British Museum 7. salonunda sergilenmektedir. Ve müzenin en çok ilgi gören salonlarından birini oluşturmaktadır.

Yolun solunda Helenistik sur kalıntıları geçip tiyatronun ve Xanthos'un simgesi sayılan Lykia mezar anıtıyla kaya mezarları üzerindeki Harpyler anıtının bulunduğu Lykia akropolüne ulaşılıyor. Anıt üzerindeki kabartmaların aslı İngiltere'ye götürüldüğü için şimdi görülenler onun alçı kopyalarıdır. Harpyler anıtı da British Museum'da sergilenmektedir.

Lykia akropolünde ayrıca agora ve Bizans bazilikası da vardır. [4]

"Pers ordusu, başında komutanları olduğu halde Xanthos Ovası'na indiği zaman, Xanthos'lular bitmez tükenmez kuvvetlere karşı az sayı ile dövüştüler, yiğitlikte nam saldılar, ama yenildiler, kentlerine geri atıldılar, kadınları, çocukları, hazineleri ve köleleri kaleye doldurdular. Alttan, yandan ateşe verdiler. Öyle ki yangın kaleyi yerle bir etti. Bundan sonra birbirlerine korkunç yeminlerle bağlanarak düşmana saldırdılar ve Xanthos'ta oturanların tümü de savaşarak öldüler."

Heredot M.Ö. 545 yılında Lykia'lıların Pers komutanı Harpagos'a karşı savaşını böyle anlatmaktadır. Bu ateşten yalnızca o sırada başka yerlerde bulunan Xanthos'lular kurtulabilmişler, daha sonra şehirlerine gelerek şehri yeni baştan kurmuşlardır.

11 metre uzunluğundaki Yazıtlı Kule Anıtı (M.Ö. IV. Yüzyıl)Burada Xanthos'un M.Ö. V. yüzyılda varolduğunu anlıyoruz. M.Ö. 1200 yılında yapılan Troya Savaşı sırasında başlarında Xanthoslu Sarpedon olduğu halde Lykialılar Troya Savaşı'na katılmışlardır. Bu da bize gösteriyor ki Xanthos M.Ö. 1200 yıllarında da vardır. Fakat, görkemli ama talihsiz bu şehir M.Ö. 475 - 450 sırasında bu kez bir yangın felaketiyle karşılaşmış, baştan başa yanmıştır. Kazılarda bu tarihlere ait kalın bir kül tabakası ortaya çıkarılmıştır.

M.Ö. 429'da Melesandros isimli Atinalı bir komutan vergi toplamaya kalkınca tüm Lykialılar birleşerek yine ona karşı koyarlar. Bu savaşta Melesandros ölür ve Atina ile olan ilişkiler da sona erer. M.Ö. 333'de İskender'in eline geçen Xanthos, İskender'in ölümüyle M.Ö. 309'da Ptolemaiosların eline geçer. Daha sonra da Suriye Kralı III. Antiokhos'un eline geçen Xanthos'u bu dönemde büyük bir gelişme içinde görürüz.

Nereidler Anıtı (British Museum)M.Ö. II. yüzyılda Xanthos Lykia Birliği'nin başşehridir. Bir ara Rodos yönetimine verilen Xanthos, Rodosluların yönetimine karşı gelerek özgürlüğüne kavuşmuştur. Tarihi boyunca büyük istilâlar ve felaketler geçiren Xanthos'u Roma döneminde M.Ö. 42 yılında Brütüs işgal eder. Lykia akropolünü yerle bir ederek Xanthosluları kılıçtan geçirir. Xanthos'lular Brutus'a teslim olmamak için yine topluca intihar ederler. Kucağında çocuğu ile bir kadının ateşe atladığını gören Brutus çok üzülür ve askerlerine, Xanthosluları kurtaranları ödüllendireceğini söylerse de çok geç kalır. Hemen bir yıl sonra ise Marcus Antoninus, Brutus'un açtığı yaraları sarmak için Xanthos'a elini uzatır ve şehri yeni baştan imar eder. Roma İmparatoru Vespasianus da bu şehre dostça davranmış olmalı ki adına bir tak dikilmiştir. M.S. II. yüzyılda Roma'nın yanında Lykialı zenginler de Xanthos'a yardım etmişlerdir. Örneğin Licinius Langos'un şehirde bir hamam yaptırdığını biliyoruz.[5]

Kentin kalıntıları ilk olarak 1838 yılında Charles Fellows tarafından incelenmiştir. Fellows çalışmaları sırasında elde ettiği tüm kabartmaları ve mimarî buluntuların önemli bölümünü Londra'ya götürmüştür. Bu eserlerin tümü günümüzde Londra'daki British Museum'un Likya Eserleri Seksiyonunda sergilenmektedir. 1950'den başlayarak, başta Pierre Demargne, Pierre Devambez ve Henri Metzger olmak üzere Fransız arkeologlar tarafından kazılar yapılmıştır. Günümüzde kazıları Christian Le Roy sürdürmektedir.[1]

Yerleşen her uygarlığın inşa ettirdiği yapılarda Likya gelenekleri, Helenistik ve Roma dönem etkilerini gösteren bu merkez 1988 yılında UNESCO Dünya Miras Listesine alınmıştır.[6]



Letoon (İng. Letoum)

Kınık'tan Fethiye yönüne 1 kilometre kadar gidildikten sonra güneye dönülür ve 5 kilometrelik Letoon yoluna girilir. Letoon'un tarihinin Xanthos ile yakından ilişkisi vardır. Likya bölgesinin en önemli dini merkezlerinden birisi olduğu bilinmektedir. Arkeolojik kazılar su düzeyinin yükselmesi nedeniyle güçlükle sürdürülebilmektedir. Bulunan kalıntılar İ.Ö. VII. ve İ.S.VI. yüzyıllar arasındaki zamana aittir. Grek tarzı tiyatrosu günümüze değin korunmuş en önemli yapısıdır.[3]

Letoon, Tanrı Apollon ve Artemis'in annesi Leto adına kurulmuş bir şehirdir. Tanrılar tanrısı Zeus, Titanlardan Kios ile Phoibe'nin, güzel saçlı kızı Leto'ya gönlünü kaptırır. Diğer sevdikleri gibi Leto'ya sahip olur ve Leto hamile kalır. Çapkın Zeus'un kıskanç karısı Tanrıça Hera Leto'yu adım adım takip ettirerek onun Zeus'tan olacak çocuklarını da doğurmasına mani olmaya çalışır. Nihayet Leto Anadolu'daki Lykia'ya kaçar ve Hera'dan kurtulur. Çocukları Artemis ve Apollon'u Delos Adası'nda doğurduğu söylenirse de bir efsaneye göre Apollon'u Patara'da doğurduğu kabul edilmektedir. Apollon kültü Yunanistan'da yayılınca birçok yerler tanrıya beşik olma şerefini elde etmek için efsaneler üretmişlerdir. Delos da işte böyle bir efsane ile ilgilidir. Güneş Tanrısı Apollon'un ışık ülkesi olan Lykialı olmasından tabii ne olabilir. Üstelik onun bir ismi de Lykialıdır.[7]

Letoon'a adı, efsanelerden gelir. Tanrılar kralı Zeus, Leto'ya aşık olur ve birlikteliklerinden, Leto ikiz çocuklarına hamile kalır. Zeus'un kıskanç karısından korkan Leto kaçar ve Delos'a gelir. Burada çocukları Apollon ve Artemis'i doğurur. Hera'dan daha çok uzaklaşabilmek için Lykia'ya, Anadolu kıyılarına kaçkaç. Yolda karşılaştığı kurtlar ona Xanthos Nehri'ne kadar kılavuzluk eder. Leto minnettarlık içinde nehri Apollon'a adar ve o zamana kadar "Termilles" adıyla bilinen yere Yunanca kurt anlamına gelen, "lykos" sözcüğünden türetilmiş olan"Lykia" adını verir.

Başka bir efsaneye göre de Xanthos nehri Leto'nun acılarını ve susuzluğunu gidermek için ortaya çıkar.

Leto kültü Güney Anadolu'nun batı kıyılarında çok yaygındır. Halikarnas Balıkçısı'na göre Yunan tanrılarının çoğu Anadolu kökenlidir. Leto'nun Kibele ile olan benzerliği; Halikarnas, Knidos, Frigya, Karia ve KiLykia'da farklı Leto kültlerinin bulunması Leto'nun da Anadolu kökenli bir tanrıça olabileceğini düşündürür. Zaten, Homeros'un şiirlerinde de Leto'dan fazla bahsedilmez; sadece Hera'nın rakibelerinden birisi olarak geçer.

1962 yılında başlayan kazılar sonucunda yan yana üç mabet gün ışığına çıkarılmıştır. Bunlardan ilki İon düzeninde, 6 x 11 sütun sayılı, 30m x 15m boyutlarında olan ve mimari süslemelerinden M.Ö. 150-100 yıllarında Leto için inşa edildiği düşünülen bir mabettir. Doğusunda Dor düzeninde 11x6 sütun sayılı, 27m x 15m boyutlarında başka bir mabet daha vardır. Kazılar esnasında Artemis'i temsil eden yayı, ok kılıfını ve Apollon'u temsil eden liri resmeden, Helenistik tarzda yapılmış bir mozaik de bulunmuştur. İon ve Dor tarzlı tapınakların arasında daha küçük boyutlarda (18m x 8m) ve harika olarak nitelendirilebilecek duvar işçiliğiyle inşa edilmiş bir tapınak daha vardır.

Tapınakların güneyinde, M.S. 7. yüzyılda terkedilmiş olan, bazilika şeklinde bir kilise ve bir de manastır bulunmuştur.



Kilisenin batısında anıtsal nitelikte olan Nymphaeum, havuzla ayrılan iki binadan oluşur. Helenistik zamana tarihlenen doğudaki kompleks paralel iki duvar tarafından çevrelenir. Batıdaki binanın yüzünde kubbeli bir oyuk vardır. Havuz yarım daire şeklindeki sütunlu giriş tarafından çevrelenmiştir. 12 metre x 10 metre boyutlarındaki dikdörtgen oda sütunlu girişe iki odayla bağlanır. "Hadrianus"a ithaf edilen heykel duvardaki oyukların merkezinde bulunmaktadır.

Letoon'un kuzeyinde Grek planlı, Helenistik döneme ait olan tiyatro bulunur. Sahne kısmı ayakta olmayan tiyatronun 'cavea'sı iyi korunmuştur. Doğu ve batıdaki kapılar Dorik frizlerle süslenmiştir. Tiyatronun merkez kısmı tepeye oturtulmuştur. 'Cavea' bir diyazoma ile iki bölüme ayrılmıştır. Tiyatro büyük ölçüde Patara tiyatrosunu hatırlatmaktadır.

Letoon'da yeri ve şekli henüz tespit edilemeyen stoanın ve stadyumun bulunması, buranın yalnızca bir kült merkezi olmadığını, aynı zamanda yaşayan bir şehir olduğunu ispatlaması açısından önemlidir.

Kazılar sırasında tapınak kalıntılarının arasında Lykia tarihine ışık tutabilecek ve yazısının çözümüne yardımcı olabilecek nitelikte yazıtlar bulunmuştur. Bu yazıtlardan en önemlisi Büyük İskender'in (Yunanca Alexandros, İngilizce Alexander) Letoon'a ziyaretini anlatandır. Aram, Yunan ve Lykia dillerinde yazılmış olan ve Kaunos'un mitolojik kurucusu "Basileus"u anlatan yazıt, Lykia yazısına ışık tutabilecek nitelikte bir arkeolojik keşiftir.

Şehirde MS 8 yüzyıldan sonrasına ait kalıntı izi görülmez. Arap akınlarının başlaması ve Hristiyanlığın putperest yapılarına karşı acımasız olan tutumu yüzünden şehrin terk edildiği düşünülmektedir. [8]

Şair Ovidius'un anlattığı bir öyküye göre kent, Zeus'tan hamile kalan Leto'nun adına kurulmuştur. Kentte en eski yerleşim izleri M.Ö. 7. yüzyıla kadar gider. Kalıntılar ve ele geçen kitabeler buranın dinsel ve politik bir alan olduğunu göstermektedir. Örenyeri merkezinde yan yana üç tapınak bulunmaktadır. Bunlardan en kuzeydeki Leto, ortadaki Artemis, güneyindeki Apollon'a adanmıştır. Tapınakların güney-batısındaki çeşme binası ile hemen doğusunda kilise yer almaktadır. Kentin kuzeyinde Stoa ile arkasını kısmen doğal yamaca dayamış Helenistik Döneme ait tiyatro bulunmaktadır. Letoon M.S. 7. yüzyılda terkedilmiştir.[9]

Xanthos'a 4 kilometre uzaklıkta bulunan Letoon, Antik Çağda Likya'nın dini merkezi konumundaydı. Bu kutsal alanda Leto, Apollon ve Artemis tapınakları ile birlikte, bir manastır, bir çeşme ve Roma Tiyatrosu kalıntıları bulunmaktadır. Artemis ve Apollo'nun annesi Leto'ya adanmış olan en büyük tapınak, batıda bulunan ve peripteros tarzında yapılmış Leto Tapınağıdır ve 30.25 m'ye 15.75 m. büyüklüğündedir. Doğuda yer alan Dor tarzında yapılmış olan Apollo tapınağı, Leto tapınağından daha az korunmuş durumdadır ve 27.90 m.'ye 15.07 m. boyutları ile daha küçüktür. Her iki tapınağın ortasında yer alan ve en küçük tapınak olan Artemis tapınağı 18.20 m.'ye 8.70 m.'ye boyutlarındadır. Letoon, Xanthos ile birlikte UNESCO Dünya Miras Listesinde yer almaktadır.[6]

Kaynaklar

[1] www.kultur.gov.tr/TR/Genel/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFF7E7F2B691D9F009712A409AF0E217FF1
[2] http://mitoloji.info/antik-sehirler/xanthos-hayat-bazen-olmektir-sadece-olmek.nedir
[3] www.frmtr.com/turizm-ve-tatil/327347-kalkan-patara-xanthos-letoon.html
[4] www.nukrox.com/sux-xanthos-letoon-resimleri-8272.html
[6] www.gezenbilir.com/index.php?topic=4748.0
[5] www.kultur.gov.tr/TR/Genel/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFF060F3652013265D6092004961DD83DCC
[7] www.kultur.gov.tr/TR/Genel/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFF060F3652013265D6E44CCCAB770BED25
[8] www.angelfire.com/al2/arkeoloji/letoon.htm
[9] http://tr.wikipedia.org/wiki/Letoon