Tac Mahal (Taç Mahâl, The Taj Mahal)
Hindistan, sanat harikaları çok olan ülkelerden biridir. Birbirinden güzel ve muhteşem anıtları vardır. Fakat bugün, Hindistan denilince ilk akla gelen ve bu ülkenin tanıtıcı sembollerinden biri olan eser, Tac Mahal'dir.[1]
Tac Mahal (The Taj Mahal (Devanagari: ताज महल, Nastaliq: تاج محل), Hindistan'daki Gürgâniye türbelerinin en meşhûrudur. Agra (Egre) şehrinde Cumma (Jumna, Yamuna) nehri kenarında beyaz mermerden yapılmış çok muhteşem bir sanat abidesidir. Tâç Mahal Türbesi, Gürgâniye hükümdarlarından Şah Cihan'ın (Jahan Şah) Mümtaz Mahal ünvanlı eşi Ercümend Banunun 1631de vefâtı üzerine inşâsına karar verildi. Türbenin yapımında Gürgâniye Devletinin en seçkin mîmar ve sanatkarlarıyla Osmanlı mîmârlarından Muhammed İsâ Efendi vazifelendirildi. İnşâsında 20.000 işçi çalışıp, bütünü 22 yılda tamamlandı.[2]
Tac Mahal, bir türbedir. Bir aşk, bir vefâ türbesidir. Dünyadaki tüm türbelerin en güzellerinden bir tanesi ve en romantik olanıdır. [1] Dünyada aşk için dikilmiş en büyük ve en güzel anıt olarak kabul edilen bu türbe, Şah Cihan'ın büyük bir aşkla sevdiği eşi Arcümend Banu'nun, (Mümtaz Banu Begüm) doğum sırasında ölümü üzerine,[3] -çocuk doğururken ölen kadınlar kutsaldır görüşüyle- [4] onun hatırasına yaptırılmıştır.[3] Hindistan'da olmasına rağmen; o, bir Türk eseridir. Çünkü hem onu yaptıran hükümdar Şâh Cihân Türk asıllıdır; hem de eserin baş mimarı bir Türk'tür.[1]
Tâç Mahal Türbesi, selvi ve portakal ağaçları ve fıskıyeli havuzlarla süslü bir bahçe ortasındadır. İçi, dışı beyaz mermerlerle kaplıdır. Türbe iki kısım üzerine yapıldı. Türbenin tabanı yerden 130 cm yüksekliktedir. Alt ve üst kısımlar kırmızı kum taşından kuşakla ayrılır. İkinci kısım altı metre yüksekliğindedir. İkinci kısmın üstünde kenarları kesik kare yâni sekizgen plânında, kubbe kasnağına kadar 39 m yüksekliğinde asıl türbe vardır. Kubbesinin kasnaktan yüksekliği 36 metredir. Kubbe Lotus çiçeği biçimindedir. Dört tarafında her köşede birer minâre vardır.
Türbenin içi, mermer kakmalı somaki, lâcivert taş, akik ve firûze gibi kıymetli taşlarla yapılmış çiçek, demet ve tezyinatlı İslâmî yazılarla süslüdür. İçinde beş oda, birbirlerine koridorlarla bağlıdır. Büyük odada Mümtaz Mahal ve Şah Cihanın kabirleri bulunmaktadır. Tâç Mahal, kıymetli taşlarla süslenip, zenginleştirilmesine rağmen İngilizler ve Hintlerin istilâ ve yağmalarına uğradığından, bugün bunların çoğu mevcut değildir. Kırk iki zümrüt, yüz iki yâkut, altı yüz yirmi beş elmas, elli inci ve on binlerce kıymetli diğer mâdenlerle süslendiği târihî kaynaklarda yazılıdır.[2]
Agra ilinin dışında Yamuna Irmağı'nın kıyısında, 305 x 580 metre ölçülerinde dikdörtgen avluda yer alan Tac Mahal, dört cephesinin ortalarında 33 metre yüksekliğindeki taç kapılarıyla 75 metre yüksekliğindeki anıt kubbeyi çevreliyor. İç mekanı örten 30 metre yüksekliğindeki alt kubbeyle üst kubbe arasında türbe mekanı kadar ölü hacim var.[3]
Tac Mahal Hindistan'da Müslüman sanatının en mükemmel bir mücevheri olarak kabul edilmektedir. Daha sonra İmparatorun burada hapsedildiği ve Tac Mahal'i koğuşunun sadece küçük bir penceresinden gördüğü söylenmektedir.[5]
Bu ünlü anıtı yaptıran Şâh Cihân, Hindistan Türk İmparatorluğu'nun Timuroğulları hanedanından 5. hükümdarıdır. "Dünya Şâhı" anlamına gelen Şâh-ı Cihân lakâbı ile anılıyordu. Bu isim, zamanla Şâh Cihân şeklinde söylenir olmuştur. 1593'te doğmuş, 1627'de tahta çıkmış1658'e kadar 31 yıl saltanat sürmüştür. Bu tarihte oğlu Evrengzib Alemgir Mirza tahta çıktı. Şâh Cihân, 1666'da öldü.
Müstesna bir devlet adamı, ünlü bir kumandan ve büyük bir sanatkârdı. İmparatorluğun başkenti Agra'dan başka, Hindistan'ın pek çok yerinde ve bugün Pakistan sınırları içinde kalan bölgelerde, onun zamanından kalma çok önemli eserler vardır.[1]
Ercümend Bânû (Mümtaz Banu Begüm)
Şâh Cihân'ın eşi Ercümend Bânû, güzelliği, zekası, iyilikseverliği ile bütün imparatorluğun gönlünü fethetmiş, en seçkin sultân idi. Bu vasfından dolayı Mümtâz Mahal diye anılıyordu. Şâh Cihân, ona 16 yaşında âşık olmuş, evlenmek için 5 yıl beklemişti.
Şâh Cihân, çok sevdiği eşini her yere götürür, onun fikirlerine önem verir, her önemli olayda ve kararlarında onun fikrini ve desteğini alırdı. Ülkenin bütün güzelleri, ona kûl ve câriye olmaya hazır olduğu halde Şâh Cihân, yalnız Mümtâz Mahâl ile beraber olur, yalnız onu severdi. EN derin ve temiz bir aşkla seviyordu onu. Mümtaz Mahal, ona tam 14 çocuk vermişti.
Fakat bu duygulu, zeki ve güzel kadın, 1631 yılında 14. çocuğunu dünyaya getirirken vefât etti. Şâh Cihân, eşinin ölümünü takip eden sekiz gün boyunca yemekten içmekten kesilmiş, hiç odasından çıkmamıştı. Dokuzuncu gün, kapısını açıp dışarıya çıktığı zaman, iyice çöktüğü ve saçlarının bembeyaz olduğu görülmüştü.
Duygulu aşkına vefâlı hükümdâr, ölünceye kadar kalbinde yaşatacağı sevgili eşi için eşsiz bir türbe yaptırmak istedi. Bu türbe, saf aşkı sembolize edecek şekilde güzel, iç acıcı, aynı zamanda da muhteşem olmalıydı. Bunun için dünyanın en büyük ustalarını bulacak, hazinesini bu esere harcanmak üzere onların emrine verecekti.[1]
İstanbul'dan Çağrılan Mimarlar
Şâh Cihân, İstanbul'dan Mimar Sinan'ın öğrencilerinden biri olan Mehmet İsa Efendi'yi davet etti. Başmimar, o olacaktı. Ona karısının ne yaratılışta, ne rûhta, ne güzellikte ve ne incelikte bir kadın olduğunu günlerce anlatarak eserin bu ruha ve aralarındaki derin aşka lâyık olmasını istedi.
Şâh Cihân'ın vefât eden eşine olan duygularını en iyi anlayan mimar da ancak Mehmet İsa Efendi olabilirdi. Çünkü o da çok sevdiği güzel eşini kaybetmişti ve bunun dinmez acısını yaşıyordu.
Mehmet İsa Efendi'nin aylarca çalışarak planını yaptığı Tac Mahal'in yapısında son derece berrâk, beyaz bir mermer kullanıldı. Parlak beyaz mermerin ince mavi damarları da vardı. Aynı mermerden yapılan muhteşem kubbenin yerden yüksekliği, 82 metredir. Kubbenin üzerindeki altınlı âlem ile bu yükseklik, daha da artıyor.
Tac Mahal'in kubbesini bu iş için İstanbul'dan getirtilen Mimar İsmail Efendi yapmıştır. Türbenin, beyaz mermerden dört minaresi var.Anıtın dört yanına çok güzel bir yazı ile Yâsîn Sûresi'nin tamamı, yine İstanbul'dan getirtilen Hattat Seddâr Efendi (kimi kaynaklarda Serdar olarak geçer.) tarafından yazılmıştır.[1]
22 Yılda Tamamlandı
Eserin yapımına 1630'da başlanılmış, 22 yıl sonra 1652'de bitirilmiştir.[1] Efsaneye göre kubbeyi desteklemek için yapılan iskele, kubbeden daha fazla masraf ve iş gücü gerektirmişti. İnşaatın bitimine yakın Şah Cihan'a iskeleti sökmenin 5 yıl alacağı bilgisi verilmesi üzerine Şah Cihan, herkesin söktüğü tuğlanın kendisine kalacağı şeklinde bir emir yayınlamış ve iskele bir gecede sökülmüştü.[3] Yine efsaneye göre, yapımı bittikten sonra, türbe işçilerinin kolları, aynı yapıttan bir tane daha yapılmaması için kesilmiştir.[4]
Mümtâz Mahal'in ve 1666'da öldükten sonra onun yanına konulan Şâh Cihân'ın sandukaları, üst kattadır. Kubbenin altında bulunan bu sandukalarda mermer oymacılığının en güzel örnekleri görülür. Sandukaların olduğu yerde, insan ağzından çıkan her ses, muhteşem kubbede 7 defa yankılanır. Olağanüstü bir akustiği vardır.
Aşık hükümdâr ve eşinin asıl lâhitleri, bütün Türk türbelerinde olduğu gibi en alt katta bulunmaktadır.[1]
Tac Mahal'in Duvarlarındaki Hazine
Sanat eseri olarak başlı başına bir hazine olan Tac Mahal'in duvarları, gerçek hazine taşlarıyla süslenmiştir. Yüz binlerce akik, sedef, firuze gömülü olan duvarlarında ayrıca 42 zümrüt, 142 yâkut, 625 pırlanta, 50 tane de çok büyük inci vardır.
Mimarlık eserlerinin en güzeli sayılan Tac Mahal'in yapımı için 47.000.000 altın lira harcanmıştır. İstanbul'daki muhteşem Süleymaniye Camii'nin yapımı için bile ancak 19.000.000 altın lira harcandığını söylersek, Tac Mahal için ne muazzam bir fedâkârlık yapıldığı daha kolay anlaşılır.[1]
Bir Türk Eseri
Batılı kaynaklar, Tac Mahal'in mimarlarını bazen İranlı, bazen Hintli, hatta bazen İtalyan olarak gösterirler. Bu, eserin yapımında pek çok yabancı ustanın da çalışmış olmasından kaynaklanan yanlış bir hükümdür. Tarih belgeleri, artık herkese sunulmuştur. Bu anıt, Şâh Cihân'ın İstanbul'dan davet ettiği Türk mimarların eseridir. Planını ve baş mimarlığını, İstanbullu Mimar Mehmet İsa Efendi; kubbeyi, İstanbullu Mimar İsmail Efendi yapmış; duvarlardaki şâhâne yazıları yine İstanbullu Hattat Seddar Efendi yazmıştır. Birçok yabancı usta da bunların emirlerinde çalışmıştır.[1]
Ay'dan Daha Parlak
Agra'nın mehtaplı gecelerinde Tac Mahal, Ay'dan daha parlak görünür. Romantik görünüşü ile herkesi büyüler ve her sanatçıya ilham kaynağı olur. İster havadan, ister karadan bakılsın; tâ uzaklarda pırıl pırıl parlar.
1966 Hint-Pakistan savaşında, Pakistan savaş uçaklarına yol gösterici bir parıltı olmasın diye Hint hükümeti, Tac Mahal'in kubbesini siyah bir çadırla örtmek zorunda kalmıştı.[1]
İlham Kaynağı
Doğulu-Batılı pek çok ünlü yazar ve şaire Tac Mahal, ilham kaynağı olmuştur. Seyyahlar, onu anlata anlata bitirememişlerdir. Yapıldığı tarihten 20. yüzyıla kadar onu öven ünlü yazarların sayısı, 100'ü geçer. Fakat 20. yüzyılın büyük yazarları da onu anlatmaya devam ediyorlar. Bunlar arasında Pierre Loti, Rudyard Kipling, Aldous Huxley, Eleonar Roosevelt gibi ünlüleri sayabiliriz. Fakat, Tac Mahal için en güzel yazıları, yine Doğulu sanatçılar yazmışlardır. Hint Müslümanlarının ünlü şâirlerinden Sahir Lûdî Hanevî'nin;
«İlk şehinşah ni devlet ga sahara lekır
Hem gariban ki muhabbet ga otaya he mezak
Meri mehbub ka hin or milekır!»
diye devam eden şiiri, pek meşhûrdur. Şâir, bu şiirinde özetle şöyle diyor; "Bir şehinşah ki devlet kudretiyle böyle bir türbe yaptırmış. Biz garibanlarla alay etmek için mi? Gel sevgilim, biz, başka yere gidelim. Çünkü sana böyle bir türbe yaptıramam. Ama bilesin ki benim sana olan aşkım, hükümdarın sevgilisine olan aşkından daha büyüktür."
Şâir, belki haklıdır. Ama Şâh Cihân'ın aşkı gerçektir, büyüktür, saygı duyulur. O, sevgilisi öldükten sonra ona bir türbe yaptırmakla kalmamış, bulunduğu her odayı onun resimleriyle, onun anılarını taşıyan eşyalarla doldurmuş, onu hep yanı başında görmek istemiştir. Onun ölümünden sonra, üzüntüsünden hükümdârlık görevini bile unutur olduğundan çocukları taht kavgasına düşmüş, Şâh Cihân da, aşkından daha önemli görmediği tahtını oğluna terk etmek zorunda kalmıştır.[1]
Her An Sevgilisini Görmek İçin
Tac Mahal, Jumna nehrinin kıyısındadır. Şâh Cihân'ın sarayı da bu nehrin az ilerisinde bulunur. Aşık hükümdar, sevgilisi Mümtâz Mahal'in ölümünden sonra, sarayın Tac Mahal'e uzanan avlusunun bir köşesinde, Topkapı'daki Bağdat Köşkü'nü andıran bir köşk yaptırmıştır. Bu köşkün duvarlarını yalnız çinilerle değil; prizmatik küçük aynalarla kaplatmıştır. Köşke giren bir insan, yüzü ne tarafa dönük olursa olsun, karşısındaki aynada Tac Mahal'i de görüyordu. Hiç şüphesiz Şâh Cihân, bu aynalarda Tac Mahal'in içinde yatan Mümtaz Mahal'i de görür gibi oluyordu. Ne yazık ki kötü kişiler, Batılı istilacılar ve bazı turistler, hatıra diye bu küçük aynaları birer birer çalmışlar. Yerleri boş kalmış. Bugün, köşkte pek az ayna var. Onlar da aksettirici karşıtları olmadığı için Tac Mahal'i yansıtmıyor. Fakat, ihtişam ve inceliği bağdaştıran Tac Mahal, seyreden herkesi hayran bırakmaya, ilham kaynağı olmaya devam ediyor.[1]
TAJ MAHAL, AGRA, INDIA (ENGLISH)
Taj Mahal is regarded as one of the eight wonders of the world, and some Western historians have noted that its architectural beauty has never been surpassed. The Taj is the most beautiful monument built by the Mughals, the Muslim rulers of India. Taj Mahal is built entirely of white marble. Its stunning architectural beauty is beyond adequate description, particularly at dawn and sunset. The Taj seems to glow in the light of the full moon. On a foggy morning, the visitors experience the Taj as if suspended when viewed from across the Jamuna river.
Taj Mahal was built by a Muslim, Emperor Shah Jahan (died 1666 C.E.) in the memory of his dear wife and queen Mumtaz Mahal at Agra, India. It is an "elegy in marble" or some say an expression of a"dream." Taj Mahal (meaning Crown Palace) is a Mausoleum that houses the grave of queen Mumtaz Mahal at the lower chamber. The grave of Shah Jahan was added to it later. The queen's real name was Arjumand Banu. In the tradition of the Mughals, important ladies of the royal family were given another name at their marriage or at some other significant event in their lives, and that new name was commonly used by the public. Shah Jahan's real name was Shahab-ud-din, and he was known as Prince Khurram before ascending to the throne in 1628.
Taj Mahal was constructed over a period of twenty-two years, employing twenty thousand workers. It was completed in 1648 C.E. at a cost of 32 Million Rupees. The construction documents show that its master architect was Ustad 'Isa, the renowned Islamic architect of his time. The documents contain names of those employed and the inventory of construction materials and their origin. Expert craftsmen from Delhi, Qannauj, Lahore, and Multan were employed. In addition, many renowned Muslim craftsmen from Baghdad, Shiraz and Bukhara worked on many specialized tasks.
The Taj stands on a raised, square platform (186 x 186 feet) with its four corners truncated, forming an unequal octagon. The architectural design uses the interlocking arabesque concept, in which each element stands on its own and perfectly integrates with the main structure. It uses the principles of self-replicating geometry and a symmetry of architectural elements.
Its central dome is fifty-eight feet in diameter and rises to a height of 213 feet. It is flanked by four subsidiary domed chambers. The four graceful, slender minarets are 162.5 feet each. The entire mausoleum (inside as well as outside) is decorated with inlaid design of flowers and calligraphy using precious gems such as agate and jasper. The main archways, chiseled with passages from the Holy Qur'an and the bold scroll work of flowery pattern, give a captivating charm to its beauty. The central domed chamber and four adjoining chambers include many walls and panels of Islamic decoration.
The mausoleum is a part of a vast complex comprising of a main gateway, an elaborate garden, a mosque (to the left), a guest house (to the right), and several other palatial buildings. The Taj is at the farthest end of this complex, with the river Jamuna behind it. The large garden contains four reflecting pools dividing it at the center. Each of these four sections is further subdivided into four sections and then each into yet another four sections. Like the Taj, the garden elements serve like Arabesque, standing on their own and also constituting the whole.[6]
Taj Mahal Commentary
"A white marble tomb built in 1631-48 in Agra, seat of the Mugal Empire, by Shah Jehan for his wife, Arjuman Banu Begum, the monument sums up many of the formal themes that have played through Islamic architecture. Its refined elegance is a conspicuous contrast both to the Hindu architecture of pre-Islamic India, with its thick walls, corbeled arches, and heavy lintels, and to the Indo-Islamic styles, in which Hindu elements are combined with an eclectic assortment of motifs from Persian and Turkish sources."(Marvin Trachtenberg and Isabelle Hyman) [7]
"The Mausoleum of the Taj Mahal at Agra stands in a formally laid-out walled garden entered through a pavilion on the main axis. The tomb, raised on a terrace and first seen reflected in the central canal, is entirely sheathed in marble, but the mosque and counter-mosque on the transverse axis are built in red sandstone. The four minarets, set symmetrically about the tomb, are scaled down to heighten the effect of the dominant, slightly bulbous dome. The mosques, built only to balance the composition are set sufficiently far away to do no more than frame the mausoleum. In essence, the whole riverside platform is a mosque courtyard with a tomb at its centre. The great entrance gate with its domed central chamber, set at the end of the long watercourse, would in any other setting be monumental in its own right."
"The interior of the building is dimly lit through pierced marble lattices and contains a virtuoso display of carved marble. Externally the building gains an ethereal quality from its marble facings, which respond with extraordinary subtlety to changing light and weather." (Sir Banister Fletcher) [8]
Kaynaklar / Sources
[1] Harikalar Ansiklopedisi, "Türbelerin En Güzeli: Tac Mahal" maddesi, Tercüman Gençlik Yayınları, İstanbul, s.234-235, 237, 239, 241.
[2] Yeni Rehber Ansiklopedisi, "Taç Mahal" maddesi, Türkiye Gazetesi, İstanbul 1994, c.18, s.314-315.
[3] www.bibilgi.com/Tac-Mahal
[4] http://tr.wikipedia.org/wiki/Tac_Mahal
[5] http://sebahata.blogcu.com/tac-mahal_50895161.html
[6] Dr. A. Zahoor and Dr. Z. Haq, "Taj Mahal, Agra, India", www.islamicity.com/culture/Taj/default.htm
[7] Marvin Trachtenberg and Isabelle Hyman. Architecture: from Prehistory to Post-Modernism. p223.
[8] Sir Banister Fletcher. "A History of Architecture". s.624, 630, www.greatbuildings.com/buildings/Taj_Mahal.html
Sitemizi Paylaşarak Destek Olabilirsiniz
0Awesome Comments!