Petra Tapınağı



Petra Tapınağı

Petra (Yunanca: πέτρα, Petra; Arapça: البتراء, al-Bitrā) Ürdün'ün Lut Gölü ile Akabe Körfezi arasındaki toprakları üzerinde yer alan antik kenttir. Milattan önce 400 ile milattan sonra. 106 yılları arasında Nebatiler'e başkentlik yapmıştır. Roma İmparatorluğu tarafından işgal edilene kadar başkent olarak varlığını sürdürmüştür. Milattan sonra 400 yıllarından sonra deprem ve ekonomik sıkıntılardan dolayı kent gözden düşmüş ve zaman içinde unutulmuştur. 1812 yılında İsviçreli gezgin Johann Burckhardt tarafından kent tekrar bulunmuştur.

Petra antik kentinde tiyatro, tapınak, ev, gibi yapılar kireç taşına oyularak yapılmıştır. el-Khazna ve Roma döneminde yapılan anfitiyatro en bilinen yapılardır.

6 Aralık 1985 tarihinde UNESCO tarafından Dünya Kültürel Mirası listesine dahil edilmiştir. Peru'da yer alan Machu Picchu ile kardeş şehirdir.

7 Temmuz 2007 tarihinde, Dünyanın Yeni Yedi Harikası'ndan biri olarak seçilmiştir.



Eski adı "Rakem"le Ölü Deniz (Kızıl deniz yakınlarında yer alan tuz konsantrasyonu ile ünlü göl) parşömenlerinde yer alan Petra Seir dağlarında bulunur. Nabati imparatorluğunun uzunca bir dönem sahip olduğu şehir derin kanyonları ve kayalara oyulmuş tapınakları, anıt mezarlarıyla ünlüdür.



Aslen tamamen çöl iklimine sahip olan kutsal şehir, Nabatilerin su kaynaklarını kullanmaktaki olağanüstü yetkinliği sayesinde bir haç merkezi ve rüya şehre dönüşmüştür.

Petra'nın derin kanyonlarını oluşturan kayalar hiç bir şekilde suyu emmez, yağan yağmurun süzülüp çöl kumlarına sızlamasını sağlardı. Nabatiler kanyonların aşağı kesimlerine su kanalları oyarak tüm suyun burada toplanmasını sağladılar. Böylece her mevsim geceleri oluşan çiğ ve senede birkaç kez şehre uğrayan yağmur ile tüm senenin su ihtiyacını giderebildiler



Petra'nın en fazla ilgi gören yapısı mücevher adıyla anılır. Çünkü bir zamanlar önemli bir krallığın başkenti olan şehir oldukça zengin idi. Ve "mücevher" isimli bu tapınak yapımı sırasında kullanılan teknikle bir çok değerli taştan daha kıymetli idi.

Tektanrılı dinlerin yaygınlaşmasından binlerce yıl önce dünyanın dört bir tarafından inananlar bu şehre gelip ölüleri için küçük de olsa anıt mezarlar yaptırırlardı. Pek fazla estetik ve mimari taşımayan, kayalara oyulmuş anıt mezarlar bile büyük bir servet isterdi.



Günümüzde her gün turist akımıyla karşılaşan şehri tam anlamıyla hakkıyla ziyaret etmek günler alacağı için daha hızlı bir turu size ancak develer, eşekler ve at arabaları sağlıyabiliyor.

Petra'yı gezerken yorulduğunuzda hemen kiralayabileceğiniz bir binek hayvanı bulmak çok kolay. Ancak pazarlık etmenizi şiddetle tavsiye ederiz.



Bu binek hayvanlarını size sağlayacak olan bedeviler binlerce yıldır bu kanyonların derinliklerinde yaşıyor, hayvancılıkla geçiniyorlar. Kendilerine özgü giyimleri ve görünümleriyle oldukça ilgi çekiciler. Aslen inanması güç derecede zengin bir kültüre sahip olan bedevileri çıplak gözle görmek için Petra doğru bir yer...

Eskiden, Nabati krallarının servetlerini Petra'nın mücevher olarak adlandırılan tapınağının en tepesindeki haşhaş tohumu benzeri kürenin içinde sakladığına inanılırdı.

Yapılan araştırmalar bu kürenin tamamen dolu olduğunu gösterse de bu yapı halen bir mücevher...

İşte bu mücevher senenin her günü yüzlerce kişiyi ağırlıyor. Ancak yakından görmeden ne kadar imkansız bir çalışmanın ürünü olduğunu anlamak çok zor.

Araştırmalara göre bu yapı en yukardan aşağı doğru senelerce oyularak yapılmış...