Kurtuluş Savaşı'nın Gizli Örgütü: Milli Müdafa Grubu
Kitap Özeti:
Mustafa Kemal Paşa'nın emri böyle: «Anadolu'ya silah ve insan kaçıracağız.»
İstanbul'un bütün kabadayıları, Topkapılı Cambaz Mehmet'in emrinde Milli Müdafaa Grubu olarak toplanmıştı. Topkapı' nın dar sokaklarında sağımızda koyu gölgeler bırakarak uzayıp giden ağaçlar arasında gizlenmiş demir parmaklıklarla çevrili bahçesinde, üç çoban köpeğinin dolaştığı ahşap bir ev var. Evin pencereyle köşe duvarı arasında yerleştirilmiş kanepede uzanan Topkapılı Cambaz Mehmet, bir yandan yağmurun sesini dinliyor, bir yandan da Çanakkale'de beraber savaştığı büyük komutan Mustafa Kemal'in dünkü görüşmede söylediği,«Göreyim seni Cambaz Mehmet Bey!» sözleri sonra geçmişi canlanıyor gözlerinde Topkapı'daki üç sınıflı mahalle mektebinden haylazlığı yüzünden ayrılışı daha sonraları İstanbul'un sayılı külhânbeyleri arasında sivrilişi!
Cambaz Mehmet Bey'in Özellikleri: Tüm İstanbul'da zâlimlere karşı gaddar; mazlumlara karşı merhametlidir. Çok zeki, şeytana bile külahı ters giydiren, tazı gibi koşan, silah atmada, bıçak sallamada üstüne adam olmayan İstanbul'da elli bin silahlı adamı ile tüm gizli işlerin yolu Topkapı'lıdan geçer. Aynı zamanda padişahın amansız düşmanıdır. Topkapılı, Mustafa Kemal'in emrine binâen görüşmelerini kendi evinden yürütüyordu. Yine bir akşam, Ali Bey ve arkadaşları ile gizli bir görüşme yapacaklardı. O gece, eve Yüzbaşı Emin Ali Bey'den başka deniz yüzbaşısı İsmail Hakkı Bey, polis müdürü Sarazlı Ahmet Niyazi Bey ve diğer arkadaşları da gelmişlerdi. Toplantıda alınan istihbarata göre, 13 Kasım günü itilaf devletlerinin savaş gemileri limana geldiği haberi alınmış, buna karşı Osmanlı devleti hükümetinin hiçbir karşı harekette bulunmayacağı belirtilmiştir. Bunun üzerine Cambaz Mehmet; Arkadaşlar, bu millet asla uşak olamaz!» diye söze başladı. Mustafa Kemal'in emirlerini arkadaşlarına da anlattı: "Öce İstanbul'da örgütleneceğiz sonra depo ettiğimiz silah ve cephaneleri Anadolu'ya kaçıracağız. Bunun yanında Kurtuluş mücadelesine katılacak cesur Türk gençlerini Anadolu'ya kaçıracağız." Toplantının ardından herkes bu görüşmenin saklı kalması üzerine yemin etti.
Düşman komutanını kaçıracaktık: 13 Kasım 1918, Türk tarihinin unutulmaz günlerinden biriydi. Cambaz Mehmet' e göre; düşmanın ilk hedefi «Anafartalar Kahramanı» olacaktı. «En küçük bir tutuklama girişiminde düşman komutanını kaçıracağım.» diyordu.
Miralay İsmet Bey'in Harbiye nezareti müsteşarlığına getirilmesi haberi, Milli Müdafa Grubu üyelerini çok memnun etmişti; çünkü bu sayede, terhis olan erlerin adreslerini ve ordudan alınan silahların nerede depolandığını öğrenmiş olacaklardı.
Anadolu'ya Silah Kaçırmanın Yolları: Birinci yol olarak, Karadeniz kanalı. Küçük deniz araçlarıyla silahlar önce Mürsel'e, oradan da İç Anadolu'ya gönderilecek. Ağır silahlar ise, İtalyan tüccarlar tarafından taşınacak.
İstanbul'un tüm hırsız ve yan kesicileri göreve çağırıldı: Topkapılı: «Depolardan silah çalma işini üzerime alıyorum. İstanbul'un bütün tanınmış hırsızları, yankesicileri benim emrimdeler. Bu insanlar; hırsızdırlar, yankesicidirler; ama aynı zamanda sizin kadar, benim kadar vatanseverdirler.» Topkapılı'nın evindeki toplantılar devam ediyor ve Milli Müdafa Grubu'na katılımlar her geçen gün artıyordu. Mustafa Kemal Paşa'nın koruma işini de Topkapılı, bizzat üzerine almıştı. Bu gelişmelerin ardından yurdun çeşitli bölgelerinde meydana gelen Türklere karşı Rumların ve Ermenilerin işkenceleri artmıştı. Mustafa Kemal Paşa'nın bu tehlikeyi ortadan kaldırmak için o bölgeye gitmesi, bunun için görevlendirilmesi gerekiyordu. Harbiye nezaretindeki arkadaşlarının nüfuzlarını kullanması ile Mustafa Kemal'in istediği gerçekleşti ve Dokuzuncu Ordu Müfettişliğine tayin oldu. Bu durum, İtilaf devletlerinin hoşuna gitmeyeceğinden bir takım hazırlıkların yapılması gerekiyordu. 15 Mayıs 1919 günü, Galata rıhtımında olağanüstü önlemler alındı. Amaç, Mustafa Kemal Paşa ile 19 kişilik maiyetinin Bandırma vapuruna sağ salim binişini sağlamaktı. Ayrıca Cambaz Mehmet, yolculuk esnasında da güvenliği sağlıyacak 50 fedâisini vapura yerleştirmişti.
Milli Müdafa Grubu, İstanbulda bir çok hıyanet şebekesi ortaya çıkarmıştı. Bunlar içinde Kürt Teâli ve Teâvün Cemiyeti, İngiliz Muhipleri Cemiyeti, Amerikan Mandası vb.cemiyetler .Bu cemiyetleri etkisiz hale getirmek, yine Milli Müdafa Grubu'na düşüyordu. Saraydaki her türlü konuşma, Damat Ferit'in yâverleri ve hizmetçileri tarafından Topkapılı' ya ulaştırılıyordu.
Anadolu'daki silahlı mücadeleye destek için gerekli silah ve cephanenin temininde Topkapılı' nın adamları büyük bir ustalıkla çalışmış ve bir gecede koca bir cephanelik boşaltılmış, ardından Taksim ve Maçka kışlaları da boşaltılmıştı.
Milli Müdafa Grubu'nun merkezi güvenlik nedeniyle başka yere taşınmıştır. Şimdi yapılacak daha önemli bir iş vardı: Damat Ferit'in konağını kontrol edecek M.M. ajanı gerekiyordu. Bu iş için olağan üstü yakışıklı mülazım-ı evvel (üsteğmen) Galip Bey, biçilmiş kaftandı. Genç üsteğmen Galip Bey' in Damat Ferit'in yalısından göndereceği haberleri dikkatle bekleniyordu.
Ferit Paşa'nın yalısında, General Harrington'un şerefine verilen yemekte, tercümanın hastalanması üzerine Galip Bey, tercümanlığı başarı ile yapmış ve İngiliz Generali'nin istediği cevapları verince hem Damat Ferit'in hem de General'in güvenini kazanmıştı.
Ferit Paşa yalısındaki sevgili: Üsteğmen Galip ile Ferit Paşa yalısında özel kalem müdürünün Nazan adındaki kızı birbirlerine aşık oldular. Galip Bey, bu ilişkiden yararlandığında sadrazamın çalışma odasının anahtarı ve Osmanlının her türlü sırrı Milli Müdafa Grubunun eline geçmiş oluyordu.
Hilafet Ordusu: Damat Ferit, Türk Milleti'nin bağrında yeşeren Kurtuluş Ordusu'nun karşısına Hilafet Ordusu'nu çıkarmıştı. Galip Bey, büyük bir başarı gösterip Hilafet Ordusu'nun hareket planlarını ele geçirip Anadolu'ya bildiriyordu. Böylece Hilafet Ordusu daha harekete geçmeden karşı tedbir alınıyordu. Galip Bey'in bu üstün başarısı kendisini tehlikeli bir duruma düşürdüğünden deşifre olmaması için Anadolu'ya çağrıldı ve Büyük Kumandan'ın yanında yerini aldı.
Yüzbaşı Bennet: General Harrington, istihbarat başkanlığına Yüzbaşı Bennet'i getirmişti. Bennet, İngiliz hükümeti adına önemli işler yapıyor, bu da TopkapılıCambaz Mehmet'in hoşuna gitmiyordu. Bunun üzerine Yüzbşı Bennet'e bir suikast dzenlendi. Bennet, ölmedi; fakat bacağından aldığı darbe ile tedavisine İngiltere'de devam edildiğinden etkisiz hâle getirilmiş oldu.
Bu olay üzerine Topkapılı ve arkadaşları idama mahkum edildi. Fakat Topkapılı'nın üye olduğu İngiliz Muhipleri Cemiyeti başkanı Papaz Fru, bu kararı engellemiştir. Hâfız Kemal, camilerde verdiği vaazlerle Mustafa Kemal'in yapmış olduğu mücâdelelerin haklılığını vurguluyordu. Topkapılı, memnundu; böyle din adamlarına ihtiyâç vardı.
Silah, silah, silah: Anadolu'da Türk Ordusu, Büyük Taarruz'a hazırlanıyordu. Bunun için silaha ihtiyaç vardı. Bu ihtiyacı karşılayacak yer, Maçka Kışlası'ydı. Burası, bir İngiliz taburu tarafından korunuyordu. Kışlanın cephaneliğini boşaltacak emin bir yol aranıyordu. Nihayet Topkapılı, düşüncesini açıkladı: Cephanelik, tünel kazılarak boşaltılacaktı. Plan, başarıyla uygulandı. İngiliz askerlerinin çok iyi koruduğu cephanelik, içten içe boşaltıldı. Boşaltılan sandıkların içine toprak
yerleştiriliyordu.
Bütün Depolar İnceleniyor: Topkapılı'nın İstanbul'da beş bin usta hırsızı, görev başındaydı. Anadolu'ya tez elden top gönderilmesi gerekiyordu. Gelen raporlara göre Rami Kışlası, bu konuda gerçekten yararlıydı. Bir geceyarısı, Fransızlar'ın gözü önünde Fransız askeri üniforması giymiş Türkler tarafından boşaltıldı.
Yunanlılar'a İngiliz desteği önleniyor: Milli Müdafa Grubu'nun yapması gereken çok önemli bir şey kalmıştı: İstanbul'da Yunanlılar'a sürekli yardım eden 50 bin kişilik İngiliz ordusu tereddüte düşürülmeliydi, ama nasıl? Topkapılı: «Arkadaşlar, biliyorsunuz Anadolu'dan gelen bütün mektuplar İngilizler'in kontrolünden geçiyor. Eğer Anadolu'da Yunan ordusuna son darbenin vurulacağı haberi ile bir de İstanbul'da biraz kıpırdanmalar olursa İngiliz ordusu kıpırdamak istemeyecektir." Sonuç olarak bu plan tutmuştu. Türk ordusu, Yunanlılar'ı İzmir'de denize dökmüştü. Ardından Mudanya Konferansı toplanmış, İngiliz ve Yunanlılar'ın kolu kanadı kırılmış oldu. Hemen sonra Lozan Barış Konferansı, 1 Kasım 1922 Saltanatın kaldırılması ve İstanbul hükümetinin boyunduruğundan kurtulmuş Türk ulusunun gerçek temsilcisi T.B.M.M. hükümeti milletin gerçek temsilcisi olmuştur.
Ankara Ekspresinde iki yolcu: Mehmet Bey ve Nurettin Bey, görevlerini yapmış olmanın huzuru ile Ankara'nın yolunu tutmuşlardı. Topkapılı Nurettin Bey'e «Tarih, böyle bir zafer yazmamıştır.». Mustafa Kemal Paşa, 1918 yılında Şişli'deki evinde konuşurken, büyük zaferin pırıltılarını görmüştüm. O zaman bana, "Mehmet, Çanakkale'de nasıl kazandıysak yine kazanacağız. Hele sizin gibi kahraman Türk evlatları oldukça ordumuzun yenilmesi imkansızdır."» demişti.
Mehmet Beyi Mustafa Kemal Paşa karşıladı; "Hoşgeldin, nasılsın bakalım?" diyerek elini uzatıyordu. Oturdular, sohbet ettiler. Mustafa Kemal Paşa, kendisine İstanbul mebusluğu teklif etti. Topkapılı, Paşa'nın teklifini kibarca reddetti. Mustafa Kemal de,»Hiç değişmemişsin Mehmet. Yine o eski Topkapılı Cambaz Mehmet!»
İstanbul'un Kurtuluşu: 6 Ekim 1923 günü, Büyük Komutan'ın muzaffer ordusu, İstanbul'a giriyordu. Topkapılı, bu sahne karşısında sevinç gözyaşlarını döküyordu.
Mehmet Bey, Topkapı'daki evine çekilmişti. Birgün kapısı çalındı ve Nurettin Bey, bir haber getirmişti. Meclis çalışmalarından dolayı Mehmet Bey'e 1500 liralık aylık bağlamıştı. Buna karşılık Mehmet Bey; «Ben bir şey yapmadım, vatanım için üzerime düşen görevi yaptım. Bu ödüle layık değilim. Hayır bunu bana yapamazlar.» diyordu. Bu sözler karşısında Nurettin Bey'in gözleri doldu. »Ancak bu ödülü Kızılay'a devir muamelesini yapınız.» Nurettin Bey, donakalmıştı; yapılacak bir şey yoktu.
Topkapılı, 1932 yılı Haziran ayında öldü. Milli mücadeledeki hizmetlerine mükâfaten, İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmiştir. Kurtuluş savaşının adsız kahramanlarından biri daha, böylece tarih oluyordu. Topkapılı Cambaz Mehmet'in oğlu Ali Büyükyılmaz, babası gibi küçük yaşına rağmen babasının adına yakışır bir vaziyette bir Milli müdafacı olarak kendine düşen görevi yapmıştır.
Yunan orduları Başkomutanı Trikopis'in günlüğünden: Uşak'ın Türkler tarafından alındığını görünce yapacak bir şey olmadığını anladım. Askeri karanlık basıncaya kadar istirahat ettirdim.Uşak'ın biraz doğusunda bulunuyorduk. Saat 16.00 sularında Türkler göründü. Ben, askerlerime savaş emri verdiğim halde onlar ateşkes borusu çalıp dağılıyorlardı. Türkler'le savaşmaktansa, teslim olmak en sâlim yoldu ve nihayet beyaz bayrak çekmeye mecbur kaldık. Esir oldum. İlk olarak, İsmet Paşa'nın karargahına götürüldüm. O da beni bekletmeden Başkomutan Mustafa Kemal'e götürdü. Mustafa Kemal'in odasına girdiğimde, beni ayakta dostâne bir şekilde karşıladı. Rahat bir Fransızcayla şunları söyledi: »Unutmayın ki, koca Napolyon'da esir olmuştu.Siz, görevinizi tam ve eksiksiz yaptınız. Sizi takdir ediyor ve saygı ile karşılıyoruz." diyerek esir komutanı onure etme nezaketini ve büyüklüğünü göstermişti Büyük Komutan Mustafa Kemal Paşa.[1]
Kaynaklar
[1] www.rehberogretmen.biz
Kitap Özeti:
Mustafa Kemal Paşa'nın emri böyle: «Anadolu'ya silah ve insan kaçıracağız.»
İstanbul'un bütün kabadayıları, Topkapılı Cambaz Mehmet'in emrinde Milli Müdafaa Grubu olarak toplanmıştı. Topkapı' nın dar sokaklarında sağımızda koyu gölgeler bırakarak uzayıp giden ağaçlar arasında gizlenmiş demir parmaklıklarla çevrili bahçesinde, üç çoban köpeğinin dolaştığı ahşap bir ev var. Evin pencereyle köşe duvarı arasında yerleştirilmiş kanepede uzanan Topkapılı Cambaz Mehmet, bir yandan yağmurun sesini dinliyor, bir yandan da Çanakkale'de beraber savaştığı büyük komutan Mustafa Kemal'in dünkü görüşmede söylediği,«Göreyim seni Cambaz Mehmet Bey!» sözleri sonra geçmişi canlanıyor gözlerinde Topkapı'daki üç sınıflı mahalle mektebinden haylazlığı yüzünden ayrılışı daha sonraları İstanbul'un sayılı külhânbeyleri arasında sivrilişi!
Cambaz Mehmet Bey'in Özellikleri: Tüm İstanbul'da zâlimlere karşı gaddar; mazlumlara karşı merhametlidir. Çok zeki, şeytana bile külahı ters giydiren, tazı gibi koşan, silah atmada, bıçak sallamada üstüne adam olmayan İstanbul'da elli bin silahlı adamı ile tüm gizli işlerin yolu Topkapı'lıdan geçer. Aynı zamanda padişahın amansız düşmanıdır. Topkapılı, Mustafa Kemal'in emrine binâen görüşmelerini kendi evinden yürütüyordu. Yine bir akşam, Ali Bey ve arkadaşları ile gizli bir görüşme yapacaklardı. O gece, eve Yüzbaşı Emin Ali Bey'den başka deniz yüzbaşısı İsmail Hakkı Bey, polis müdürü Sarazlı Ahmet Niyazi Bey ve diğer arkadaşları da gelmişlerdi. Toplantıda alınan istihbarata göre, 13 Kasım günü itilaf devletlerinin savaş gemileri limana geldiği haberi alınmış, buna karşı Osmanlı devleti hükümetinin hiçbir karşı harekette bulunmayacağı belirtilmiştir. Bunun üzerine Cambaz Mehmet; Arkadaşlar, bu millet asla uşak olamaz!» diye söze başladı. Mustafa Kemal'in emirlerini arkadaşlarına da anlattı: "Öce İstanbul'da örgütleneceğiz sonra depo ettiğimiz silah ve cephaneleri Anadolu'ya kaçıracağız. Bunun yanında Kurtuluş mücadelesine katılacak cesur Türk gençlerini Anadolu'ya kaçıracağız." Toplantının ardından herkes bu görüşmenin saklı kalması üzerine yemin etti.
Düşman komutanını kaçıracaktık: 13 Kasım 1918, Türk tarihinin unutulmaz günlerinden biriydi. Cambaz Mehmet' e göre; düşmanın ilk hedefi «Anafartalar Kahramanı» olacaktı. «En küçük bir tutuklama girişiminde düşman komutanını kaçıracağım.» diyordu.
Miralay İsmet Bey'in Harbiye nezareti müsteşarlığına getirilmesi haberi, Milli Müdafa Grubu üyelerini çok memnun etmişti; çünkü bu sayede, terhis olan erlerin adreslerini ve ordudan alınan silahların nerede depolandığını öğrenmiş olacaklardı.
Anadolu'ya Silah Kaçırmanın Yolları: Birinci yol olarak, Karadeniz kanalı. Küçük deniz araçlarıyla silahlar önce Mürsel'e, oradan da İç Anadolu'ya gönderilecek. Ağır silahlar ise, İtalyan tüccarlar tarafından taşınacak.
İstanbul'un tüm hırsız ve yan kesicileri göreve çağırıldı: Topkapılı: «Depolardan silah çalma işini üzerime alıyorum. İstanbul'un bütün tanınmış hırsızları, yankesicileri benim emrimdeler. Bu insanlar; hırsızdırlar, yankesicidirler; ama aynı zamanda sizin kadar, benim kadar vatanseverdirler.» Topkapılı'nın evindeki toplantılar devam ediyor ve Milli Müdafa Grubu'na katılımlar her geçen gün artıyordu. Mustafa Kemal Paşa'nın koruma işini de Topkapılı, bizzat üzerine almıştı. Bu gelişmelerin ardından yurdun çeşitli bölgelerinde meydana gelen Türklere karşı Rumların ve Ermenilerin işkenceleri artmıştı. Mustafa Kemal Paşa'nın bu tehlikeyi ortadan kaldırmak için o bölgeye gitmesi, bunun için görevlendirilmesi gerekiyordu. Harbiye nezaretindeki arkadaşlarının nüfuzlarını kullanması ile Mustafa Kemal'in istediği gerçekleşti ve Dokuzuncu Ordu Müfettişliğine tayin oldu. Bu durum, İtilaf devletlerinin hoşuna gitmeyeceğinden bir takım hazırlıkların yapılması gerekiyordu. 15 Mayıs 1919 günü, Galata rıhtımında olağanüstü önlemler alındı. Amaç, Mustafa Kemal Paşa ile 19 kişilik maiyetinin Bandırma vapuruna sağ salim binişini sağlamaktı. Ayrıca Cambaz Mehmet, yolculuk esnasında da güvenliği sağlıyacak 50 fedâisini vapura yerleştirmişti.
Milli Müdafa Grubu, İstanbulda bir çok hıyanet şebekesi ortaya çıkarmıştı. Bunlar içinde Kürt Teâli ve Teâvün Cemiyeti, İngiliz Muhipleri Cemiyeti, Amerikan Mandası vb.cemiyetler .Bu cemiyetleri etkisiz hale getirmek, yine Milli Müdafa Grubu'na düşüyordu. Saraydaki her türlü konuşma, Damat Ferit'in yâverleri ve hizmetçileri tarafından Topkapılı' ya ulaştırılıyordu.
Anadolu'daki silahlı mücadeleye destek için gerekli silah ve cephanenin temininde Topkapılı' nın adamları büyük bir ustalıkla çalışmış ve bir gecede koca bir cephanelik boşaltılmış, ardından Taksim ve Maçka kışlaları da boşaltılmıştı.
Milli Müdafa Grubu'nun merkezi güvenlik nedeniyle başka yere taşınmıştır. Şimdi yapılacak daha önemli bir iş vardı: Damat Ferit'in konağını kontrol edecek M.M. ajanı gerekiyordu. Bu iş için olağan üstü yakışıklı mülazım-ı evvel (üsteğmen) Galip Bey, biçilmiş kaftandı. Genç üsteğmen Galip Bey' in Damat Ferit'in yalısından göndereceği haberleri dikkatle bekleniyordu.
Ferit Paşa'nın yalısında, General Harrington'un şerefine verilen yemekte, tercümanın hastalanması üzerine Galip Bey, tercümanlığı başarı ile yapmış ve İngiliz Generali'nin istediği cevapları verince hem Damat Ferit'in hem de General'in güvenini kazanmıştı.
Ferit Paşa yalısındaki sevgili: Üsteğmen Galip ile Ferit Paşa yalısında özel kalem müdürünün Nazan adındaki kızı birbirlerine aşık oldular. Galip Bey, bu ilişkiden yararlandığında sadrazamın çalışma odasının anahtarı ve Osmanlının her türlü sırrı Milli Müdafa Grubunun eline geçmiş oluyordu.
Hilafet Ordusu: Damat Ferit, Türk Milleti'nin bağrında yeşeren Kurtuluş Ordusu'nun karşısına Hilafet Ordusu'nu çıkarmıştı. Galip Bey, büyük bir başarı gösterip Hilafet Ordusu'nun hareket planlarını ele geçirip Anadolu'ya bildiriyordu. Böylece Hilafet Ordusu daha harekete geçmeden karşı tedbir alınıyordu. Galip Bey'in bu üstün başarısı kendisini tehlikeli bir duruma düşürdüğünden deşifre olmaması için Anadolu'ya çağrıldı ve Büyük Kumandan'ın yanında yerini aldı.
Yüzbaşı Bennet: General Harrington, istihbarat başkanlığına Yüzbaşı Bennet'i getirmişti. Bennet, İngiliz hükümeti adına önemli işler yapıyor, bu da TopkapılıCambaz Mehmet'in hoşuna gitmiyordu. Bunun üzerine Yüzbşı Bennet'e bir suikast dzenlendi. Bennet, ölmedi; fakat bacağından aldığı darbe ile tedavisine İngiltere'de devam edildiğinden etkisiz hâle getirilmiş oldu.
Bu olay üzerine Topkapılı ve arkadaşları idama mahkum edildi. Fakat Topkapılı'nın üye olduğu İngiliz Muhipleri Cemiyeti başkanı Papaz Fru, bu kararı engellemiştir. Hâfız Kemal, camilerde verdiği vaazlerle Mustafa Kemal'in yapmış olduğu mücâdelelerin haklılığını vurguluyordu. Topkapılı, memnundu; böyle din adamlarına ihtiyâç vardı.
Silah, silah, silah: Anadolu'da Türk Ordusu, Büyük Taarruz'a hazırlanıyordu. Bunun için silaha ihtiyaç vardı. Bu ihtiyacı karşılayacak yer, Maçka Kışlası'ydı. Burası, bir İngiliz taburu tarafından korunuyordu. Kışlanın cephaneliğini boşaltacak emin bir yol aranıyordu. Nihayet Topkapılı, düşüncesini açıkladı: Cephanelik, tünel kazılarak boşaltılacaktı. Plan, başarıyla uygulandı. İngiliz askerlerinin çok iyi koruduğu cephanelik, içten içe boşaltıldı. Boşaltılan sandıkların içine toprak
yerleştiriliyordu.
Bütün Depolar İnceleniyor: Topkapılı'nın İstanbul'da beş bin usta hırsızı, görev başındaydı. Anadolu'ya tez elden top gönderilmesi gerekiyordu. Gelen raporlara göre Rami Kışlası, bu konuda gerçekten yararlıydı. Bir geceyarısı, Fransızlar'ın gözü önünde Fransız askeri üniforması giymiş Türkler tarafından boşaltıldı.
Yunanlılar'a İngiliz desteği önleniyor: Milli Müdafa Grubu'nun yapması gereken çok önemli bir şey kalmıştı: İstanbul'da Yunanlılar'a sürekli yardım eden 50 bin kişilik İngiliz ordusu tereddüte düşürülmeliydi, ama nasıl? Topkapılı: «Arkadaşlar, biliyorsunuz Anadolu'dan gelen bütün mektuplar İngilizler'in kontrolünden geçiyor. Eğer Anadolu'da Yunan ordusuna son darbenin vurulacağı haberi ile bir de İstanbul'da biraz kıpırdanmalar olursa İngiliz ordusu kıpırdamak istemeyecektir." Sonuç olarak bu plan tutmuştu. Türk ordusu, Yunanlılar'ı İzmir'de denize dökmüştü. Ardından Mudanya Konferansı toplanmış, İngiliz ve Yunanlılar'ın kolu kanadı kırılmış oldu. Hemen sonra Lozan Barış Konferansı, 1 Kasım 1922 Saltanatın kaldırılması ve İstanbul hükümetinin boyunduruğundan kurtulmuş Türk ulusunun gerçek temsilcisi T.B.M.M. hükümeti milletin gerçek temsilcisi olmuştur.
Ankara Ekspresinde iki yolcu: Mehmet Bey ve Nurettin Bey, görevlerini yapmış olmanın huzuru ile Ankara'nın yolunu tutmuşlardı. Topkapılı Nurettin Bey'e «Tarih, böyle bir zafer yazmamıştır.». Mustafa Kemal Paşa, 1918 yılında Şişli'deki evinde konuşurken, büyük zaferin pırıltılarını görmüştüm. O zaman bana, "Mehmet, Çanakkale'de nasıl kazandıysak yine kazanacağız. Hele sizin gibi kahraman Türk evlatları oldukça ordumuzun yenilmesi imkansızdır."» demişti.
Mehmet Beyi Mustafa Kemal Paşa karşıladı; "Hoşgeldin, nasılsın bakalım?" diyerek elini uzatıyordu. Oturdular, sohbet ettiler. Mustafa Kemal Paşa, kendisine İstanbul mebusluğu teklif etti. Topkapılı, Paşa'nın teklifini kibarca reddetti. Mustafa Kemal de,»Hiç değişmemişsin Mehmet. Yine o eski Topkapılı Cambaz Mehmet!»
İstanbul'un Kurtuluşu: 6 Ekim 1923 günü, Büyük Komutan'ın muzaffer ordusu, İstanbul'a giriyordu. Topkapılı, bu sahne karşısında sevinç gözyaşlarını döküyordu.
Mehmet Bey, Topkapı'daki evine çekilmişti. Birgün kapısı çalındı ve Nurettin Bey, bir haber getirmişti. Meclis çalışmalarından dolayı Mehmet Bey'e 1500 liralık aylık bağlamıştı. Buna karşılık Mehmet Bey; «Ben bir şey yapmadım, vatanım için üzerime düşen görevi yaptım. Bu ödüle layık değilim. Hayır bunu bana yapamazlar.» diyordu. Bu sözler karşısında Nurettin Bey'in gözleri doldu. »Ancak bu ödülü Kızılay'a devir muamelesini yapınız.» Nurettin Bey, donakalmıştı; yapılacak bir şey yoktu.
Topkapılı, 1932 yılı Haziran ayında öldü. Milli mücadeledeki hizmetlerine mükâfaten, İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmiştir. Kurtuluş savaşının adsız kahramanlarından biri daha, böylece tarih oluyordu. Topkapılı Cambaz Mehmet'in oğlu Ali Büyükyılmaz, babası gibi küçük yaşına rağmen babasının adına yakışır bir vaziyette bir Milli müdafacı olarak kendine düşen görevi yapmıştır.
Yunan orduları Başkomutanı Trikopis'in günlüğünden: Uşak'ın Türkler tarafından alındığını görünce yapacak bir şey olmadığını anladım. Askeri karanlık basıncaya kadar istirahat ettirdim.Uşak'ın biraz doğusunda bulunuyorduk. Saat 16.00 sularında Türkler göründü. Ben, askerlerime savaş emri verdiğim halde onlar ateşkes borusu çalıp dağılıyorlardı. Türkler'le savaşmaktansa, teslim olmak en sâlim yoldu ve nihayet beyaz bayrak çekmeye mecbur kaldık. Esir oldum. İlk olarak, İsmet Paşa'nın karargahına götürüldüm. O da beni bekletmeden Başkomutan Mustafa Kemal'e götürdü. Mustafa Kemal'in odasına girdiğimde, beni ayakta dostâne bir şekilde karşıladı. Rahat bir Fransızcayla şunları söyledi: »Unutmayın ki, koca Napolyon'da esir olmuştu.Siz, görevinizi tam ve eksiksiz yaptınız. Sizi takdir ediyor ve saygı ile karşılıyoruz." diyerek esir komutanı onure etme nezaketini ve büyüklüğünü göstermişti Büyük Komutan Mustafa Kemal Paşa.[1]
Kaynaklar
[1] www.rehberogretmen.biz
0Awesome Comments!