Irkçılığın Babası Cecil Rhodes ve Illuminati



Irkçılığın Babası Cecil Rhodes ve Illuminati

19. yüzyılın ikinci yarısında Illuminati Şebekesi'nin en çok öne çıkan adı, Cecil John Rhodes adlı İngiliz siyasetçidir. Bu kişi, Güney Afrika'yı tümüyle yerlilerin ellerinden alarak sömürgeciliğin kontrolüne sokan adamdır. Güney Afrika topraklarını aynı zamanda oldukça insafsızca yönetmiş ve çıkardığı fitnelerle yerli halktan pek çok insanın kırılmasına sebep olmuştur. Zaten Güney Afrika'yı sömürgecilerin kontrolüne sokmasındaki başarısı izlediği fitne politikalarından kaynaklanıyordu. İzlediği fitne politikasında seçtiği iki kabileyi birbirine düşürüyor, bu iki kabilenin fertleri iyice birbirlerini kırıncaya kadar hadisenin dışında kalmaya yahut bir yandan ateşin üzerine benzin dökmeye devam ediyordu. Her iki kabile de iyice zayıf düştükten sonra müdahale ediyor, "barış ve anlaşma" sağlama iddiasıyla her ikisini birden kontrolüne alıyordu. Bu amaçla: "Öce sorun çıkar, sonra çözüm öner" teorisini geliştirmişti. Irk ayrımı politikasının fikir babası da odur. Onun bu fikriyâtı yüzünden Güney Afrika'nın yerlileri ve asıl sahipleri olan siyahlar, yıllarca zulme, aşağılanmaya mâruz kaldılar.[1]



Rhodes, 1880'de "De Beers Mining Company", yani De Beers Madencilik Şirketi'ni kurdu. Bu şirket, günümüz elmas piyasasına büyük ölçüde hakimdir.

Rand'da altın bulunmasından sonra, 1887'de Gold Fields of South Africa'yı kurdu. Bölge halkı olan Matabelelerin kralı Lobengula, ona maden arama izni verince, kısa süre önce kurduğu British South Africa Company (Chartered), yani İngiliz Güney Afrika Şirketi 1889'da bir imtiyaz aldı; bundan sonra Cecil Rhodes, Tanganyika gölüne ve Nyassaland'a (daha sonra Rodezya oldu) kadar uzanan toprakları sömürgeleştirmeyi ve Cape Town'ı bir demiryolu hattıyla Kahire'ye bağlamayı tasarladı. 1890'da Cape Town sömürgesi Başbakanı seçilince, İngiliz hükümetini Uganda'daki otoritesini koruma yönünde etkiledi; artık Güney Afrika Federasyonu'nu kurma zamanının geldiğini düşünüyordu.



Sert yönetimi yüzünden göze çarpmayan iyi niyetli paternalizmiyle (sanayi kuruluşları Glen Grey Act'la yerlilerin yararının gözetilmesi, Rodezya'ya büyük paralar harcanması) büyük bir etki kazandı. Bununla birlikte Cape Town kolonisiyle gümrük birliğini reddeden Transvaal başkanı Paul Kruger'in politikası Uitlanderler'in (Uitlander kelimesi Afrikaans dilinde yabancı anlamına gelir.) hoşnutsuzluğundan yararlanmak isteyen Rhodes'in tasarılarını zorlaştırdı; bunun üzerine 1895'te Leander Starr Jameson, Boerler üzerine kendi adını taşıyan ve çok kötü sonuçlanan bir sefer düzenledi. Rhodes, Chartered'in yönetimi de içinde olmak üzere, bütün kamu görevlerinden istifa etti; ama 1898'de yeniden Chartered'in başına döndü.

Bu arada demiryolu Bulawayo'ya ulaşmış ve Rhodes, Rodezya'da patlak veren Matabele isyanını barışçı yollardan bastırmıştı. Fakat Boerler ile İngilizler arasında süren gerginlik, Rhodes'in düşlediği Güney Afrika Federasyonu'nun kurulmasını engelledi; tersine, 1899-1902 savaşına (yani II. Boer Savaşı'na) yol açtı.[2]

İngiltere'de serbest rekabetin en yüksek düzeyine ulaştığı 1840 ve 1860 yılları arasında bu ülkedeki burjuva yöneticiler, sömürge politikasına karşıydılar; çünkü sömürgelerin kurtuluşunun, İngiltere'den tümüyle kopuşunun, yararlı ve kaçınılmaz bir şey olduğu kanısındaydılar. M. Beer, 1893'de yayımlanan "Bugünkü İngiliz Emperyalizmi" [5] başlıklı yazısında, emperyalist politikaya eğilimli bir İngiliz devlet adamının, Disraeli'nin 1852'de şöyle dediğini açıklıyor: "Sömürgeler, boynumuza asılmış değirmen taşlarıdır." Bu, böyle olmakla birlikte, 19. yüzyılın sonlarında, emperyalist politikayı öğütleyen ve bu politikayı en büyük arsızlık içinde uygulamakta olan kişi, Cecil Rhodes ile Joseph Chamberlain, gene de, günün adamı olmuşlardır.[3]

Cecil Rhodes, Güney Afrika'da elmas madeni işletirken rakipleri ile boğaz boğaza amansız bir mücadele içerisine girmiştir. Rothschild ailesinden gelen para desteği ile rakiplerini ezmiş ve dünya elmas kralı olmuştur. Cecil Rhodes yaşadığı sürece en büyük isteğinin tek dünya krallığının kurulması olduğunu hiç gizlememiştir.[4]



Rhodes, politik alanda bu oyunları çevirirken kendisi de Güney Afrika'nın bütün zenginliklerine kondu. Elmas kaynağı yönünden oldukça zengin olan Güney Afrika'nın elmas tarlalarını işleterek hayal edebileceğinin çok üstünde servete sahip oldu. Bugünkü Rhodesia adlı ülke de adını onun soyadından alır.

İşte bu Rhodes, 19. yüzyılın sonuna doğru Londra'da oldukça etkili bir faaliyet merkezi oluşturan Illuminati şebekesini devreye soktu. Bu şebekenin amacı ise dünyayı tek merkezden yönetmek, dolaylı sömürgeciliğin çengeline takılan devletlerin yöneticilerini yetiştirmek ve onlar vasıtasıyla bütün dünyaya kumanda etmekti. Bu amaçla "Rhodes Bursları" adıyla geleceğin yöneticisi olacak üniversite öğrencilerine yardım ve onların murakabe edilmesi amacıyla bir organizasyon oluşturdu.

Rhodes bursuyla okuyan öğrenciler diğerlerinden bayağı farklı kabul ediliyordu. Çünkü onlar belli bir amaç için hazırlanıyordu. Onlar ülkelerine döndüklerinde yönetim, ekonomi ve medya alanında önemli noktalara yerleşebilmek için çalışacaklardı. Bunun yanı sıra gittikleri yerlerde Illuminati şebekesinin temsilcisi olarak çalışacaklardı. Illuminati şebekesi onları ülkelerine döndüklerinde kendi gayretleriyle baş başa bırakmayacak hedeflenen noktalara yerleşmeleri için gerekli irtibatları kuracak, bu amaçla siyasi baskı gücünü kullanacaktı. Illuminati şebekesi, Rhodes burslarıyla okuyan üniversite öğrencileri için aynı zamanda bir beyin yıkama mekanizması olarak çalışıyordu. Onları belirlenen amaçlara hizmet etmelerini sağlayacak fikirlerle donatmak için çabalıyordu. Kendilerine dünya hesapları açısından parlak bir gelecek hazırlamak isteyenler için de Rhodes bursları sadece bir eğitim bursunun yani maddi yardımın temin edilmesinden ibaret değildi. Bunun çok çok ötesinde bir anlam taşıyordu. Bu yüzden maddi durumları iyi olan öğrenciler de bu Rhodes bursları organizasyonuyla irtibat kurmak için fırsatları değerlendiriyorlardı. Talep çok olduğu zaman da Rhodes burslarını koordine edenler açısından iş kolaylaşıyordu. Çünkü amaçlara uygun olanları seçme ve gerektiğinde aralarından eleme yapma imkanı doğuyordu.

Dünyadaki birçok önemli yönetici Rhodes burslarıyla üniversite tahsilini gerçekleştirmiştir. Bunlardan biri de ABD'de iki dönem başkan seçilen Bill Clinton'dur.[1]

Hayatı boyunca hiç evlenmemiş olan Cecil Rhodes, savaşı kuşatma altındaki Kimberley'de geçirdikten sonra 26 Mart 1902'de Cape Town yakınlarındaki Muizenberg'de öldü.[2] Cecil Rhodes, 1902'de ölürken tüm mal varlığının Rhodes bursları için kullanılmasını vasiyet etti.[1]

Farklı bir kaynakta ise mal varlığını Natan Rotschild'e bıraktığı anlatılır;

«Hastalığı sebebiyle sürekli vasiyet yazan ve gerçekten de erken yaşta ölen Cecil Rhodes, kardeşleri için az bir miktar ayırdıktan sonra, tüm servetini o zaman dünyanın en zengin insanı olan Natan Rothschild'e bırakmıştır. Sebebini de açıkça belirtmiştir. Natan Rothschild'in tek dünya krallığını kurabilecek yegane kişi olması! Tarihte eşi benzeri görülmemiş bir durum; bir dünya zengininin tüm servetini, diğer bir dünya zenginine bırakması. Buradan da anlaşıldığı gibi gerçek hedefin güç ve para değil, onun çok ilerisinde, ölümden sonrasını da ilgilendiren ilahi bir amacı gerçekleştirilmek olduğunun en açık delilidir.» [4]



Cecil Rhodes ve Round Table (Yuvarlak Masa)

En eskilerinden biri olup şimdi feshedilmiş Round Table, kurucu babası Cecil John Rhodes tarafından temeli atılan ve Afrika parasıyla ayakta tutulma özelliğiyle gizli dernekler arasında benzersizdi. Burnett ve Games'e göre, o sıralar baskın olan Britanya İmparatorluğunun arkasındaki dünya üstündeki denetimini sürdürmesine yardımcı olan gizli dernek Round Table idi. "Bu, daha sonra pelerinler giyme gibi toyluklar sergilemeye asla tenezzül etmeden takım elbiselerle dolanıp mali ve emtea piyasalarını kontrol eden bütün gizli grupların şablonu oldu."

Round Table, servetini Güney Afrika'da yapan ve bugünün Zimbabwe'si olan Rodesia'ya adını veren Cecil Rhodes'un buluşuydu. Burnett ve Games'e göre, "Round Table'ın tarihi ilk kez 1966'da Prof. Carol Quigley'nin Trajedi ve Umut (Tragedy and Hope) adlı dev kitabında basıldı." Georgetown Universitesinin Dışişleri Hizmetleri Okulunda profesör olan Prof. Carol Quigley, 1300 sayfalık kitabında sadece 30 sayfa ayırdı, ama daha sonra o 30 sayfanın kendisine ABD hükümetinin konferans kontratlarına mal olduğunu söyledi. Kitabının yayımlandığı tarihte Georgetown'daki en parlak öğrencilerinden biri geleceğin başkanı William Jefferson Clinton idi.

Quigley açıklıyor: "Bu ağın operasyonları hakkında bilgim var çünkü 20 yıl süreyle incelemiş bulunmaktayım ve 1960'ların başında iki yıl boyunca belgelerini ve gizli kayıtlarını incelememe izin verildi. Kendisine ya da hedeflerinin çoğuna karşı bir hoşnutsuzluk beslemiyorum. Yaşamımın çoğunda ona ve araçlarına yakın oldum. Hem geçmişte hem de bu yakınlarda bazı politikalarına itiraz ettim ama benim esas görüş farkım kuruluşun bilinmek istememesi ve benim tarihteki rolünün bilinmeyi gerektirecek kadar önemli olmasıdır."

Peki, Round Table neydi? Bu gizli grup hakkında ilk kez Prof. Quigley'nin daha önceki The Anglo-American Establishment (Anglo-Amerikan Müesses Nizamı) kitabında yazılmıştır. 1949'da yazılmasına rağmen Quigley'nin 1981'de ölümüne kadar kadar basılmamıştır. Quigley, Round Table'ın "1891 Şubat'ında rüzgarlı bir öğle sonrasında üç adamın Londra'da ciddi bir söyleşide yoğunlaştıkları sırada" kurulduğunu açıkladı. "Bu adamlar, 50 yıldan fazla bir süre Britanya emperyal ve dış ilişkiler politikalarının biçimlendirilmesi ve yürütülmesinde en önemli güçlerden biri olacak bir gizli cemiyeti örgütlüyorlardı."

Bu üç adam Cecil Rhodes, William T. Stead (ünlü bir Britanya'lı gazeteci) ve Reginald Baliol Brett (kraliçe Victoria'nın arkadaşı ve sırdaşı ve hem Kral VII Edward'ın hem de Kral V George'un gelecekteki danışmanı) idi. Çok geçmeden dördüncü bir adam eklendi- Cecil Rhodes 1902'de öldüğünde grubun liderliğini devralacak olan Alfred Milner. Round Table "dünyayı ve herşeyden önce İngilizce konuşan dünyayı Britanya çevresinde federal bir yapıda birleştirmeyi hedefliyordu". Gruba göre, "Amaç, en iyi şekilde, birbirlerine bir ortak davaya ve birbirine sadakat bağı çerçevesinde bir araya gelen gizli bir insan kümesi tarafından başarılabilirdi.... Bu küme amacını sahne arkasından politik ve ekonomik nüfuz etkisi ve basın, eğitim ve propaganda ajanslarının kontrolü ile gütmeliydi."

Burnet ve Games'e göre, "Cecil Rhodes öldüğünde Anglo-Amerikan 'özel ilişkisinin' geleceği için büyük önem taşıyan iki şey oldu." İlk olarak, Milner Round Table liderliğini devraldı ve ikinci olarak, Cecil Rhodes'un vasiyetindeki dev servet bütün dünyadan seçilmiş öğrencilerin (İngiltere'deki) Oxford Üniversitesinde çalışmasına sağlayan Rhodes Burslarının tesis edilmesine olanak verdi.

"Bu öğrencilerin zihinlerine", hayatlarının telkine en açık döneminde, "kurucunun (Cecil Rhodes) rüyası olan tek dünya hükümeti yerleştirilecekti. Bu öğrencilerin en ünlüsü Bill Clinton olacaktı. (ABD'nin 42. başkanı)"

Round Table üyeliği yalnız Britanya'lılara ayrılmıştı. Ama sonraları, Milner Columbia Üniversitesinde tarihçi olan George Louis Beer'i Amerikan Bağımsızlık Savaşını yeniden yazmak üzere Amerika muhabiri olarak tuttu ve Round Table'ın Britanya'lı olmayan ilk üyesi olarak onurlandırdı.

Ama Milner Beer'i Raound Table'ın bir Amerikan şubesini oluşturmaya teşvik ettiğinde şapa oturdu. Columbia tarihçisi, fikri reddetti çünkü hiç bir Amerikalının Britanya İmparatorluğunun federasyonu oluşturma akımına katılmayacağını biliyordu.

Beer, bunun yerine Milner'in Round Table'den tamamen bağımsız "Inquiry" adı verilen ve zaman içinde Britanyalı akranını gölgede bırakan Amerikan Round Table'ını yaratma çabasına verdi. Bilderberg ve Trilateral Commission gibi modern, güncel gizli gruplarla bağlantılar tesis edilecek ve onlar da gölgede bırakılacaktı. [6]

Kaynaklar

[1] http://membres.lycos.fr/savasahayir/siyonizm/irkiliginbabasicecilrhodesveilluminati.html
[2] http://tr.wikipedia.org/wiki/Cecil_Rhodes
[3] www.kurtuluscephesi.com/lenin/emperyalizm02.html
[4] www.hicrandergisi.com/siyonizm/elmas-krali-cecil-rhodes.html
[5] Die Neue Zeit, XVI, 1, 1898, s. 302.
[6] http://linguserv.com/GizliCemiyetler.html