Hipnoterapi (Hypnotherapy)
Hipnoterapi hipnozun kullanıldığı bir tedavi şeklidir. Uygulamayı gerçekleştiren uzmanların inanışına göre hasta transa girerse veya girdiğine inanırsa, telkinleri ve diğer terapi yöntemlerini algılama yeteneği artar. Hipnoterapinin en sık kullanım alanları, şişmanlık, bağımlılık, ağrı, ego sorunları, endişe, stres, unutkanlık, fobiler ve performans endişesi gibi psikolojik-fiziksel kökenli durumlardır. Buna ek olarak doğum eyleminde kolaylaştırıcı ve yardımcı, spastik kolit veya irritabl kolon gibi barsak hastalıklarında iyileşmeyi hızlandırıcı etkileri olduğu klinik çalışmalarla gösterilmiştir.
Tarihçe
Kökleri eski Mısır ve Hindu topluluklarına uzanmaktadır. Bu amaçla uygulanan dini ritüeller dans, müzik ve maskelerin kullanımı ile karakterizedir. Halen bazı uzakdoğu ülkelerinde ve geri kalmış topluluklarda dini törenlerde hipnotik fenomenler belirgin olarak öne çıkmaktadır.
19 uncu yüzyılda Abbe Faria gibi sağıtımcılar ve Franz Anton Mesmer gibi uygulayıcılar ve İskoç kökenli James Braid, James Esdaile, John Elliotson, Ambroise-Auguste Liébault, Emile Coue, Jean-Martin Charcot gibi uygulayıcılarla hipnoz ile ilgili bilgilerimiz ve deneyimlerimiz artmıştır. Bu sayede modern hipnoterapi güvenli bir biçimde tedavideki yerini almıştır.
Mesmer hipnozun histeri tedavisindeki kullanımını, onun hayvani magnetizma adını verdiği bir etkiye bağlanmıştı. Bu amaçla mıknatıslı ortamlar yaratarak özel törenler şeklinde histeri ve endişe tedavileri uygulamıştı. Mesmer'e göre tüm canlı organizmalarda bir enerji alanı mevcuttu. Histeri bu kişinin bir organizmadan manyetik alan alması ile ve kendi manyetizmasının bozulması ile ortaya çıkıyordu. Mesmer bu manyetik alanı değiştirerek histerinin ortadan kalkmasına yardımcı olduğunu belirtiyordu. Mesmerin uyguladığı bu yöntem o zamanlar Mesmerizm veya hayvani magnetizm olarak biliniyordu. Mesmer'in aslında grup hipnoterapisi yanında plasebo etkisi adını verdiğimiz yöntemi kullandığı ve bu yolla etkili olduğu kabul edilmektedir.
Armand-Marie-Jacques de Chastenet, Marquis de Puységur (1751-1825) bir fransız aristokrattıydı. Temelde Mesmer'in yöntemlerini uygulayarak ve hipnoz indüksiyonu yöntemini geliştirerek hipnoza ve psikolojiye katkıda bulunmuş gizli bir kahramandır. Hipnoza yapay uyku-somnambulizm (Somnus-Lat. uyku) ismini veren Puysegur'dur. Hipnozun etkili olabilmesi için gerekli olan en temel iki faktörü, Mason cemaatine gerçekleştirdiği bir uygulama gösterisi sırasında şu sözlerle tanımlamıştı:
"Benim içimde bir güç olduğuna inanıyorum. Bu inanç benim gerçekleştirme isteğimi sağlıyor. Hayvani Manyetizmanın bütün doktrini iki kelimeye bağlıdır. İNANMAK ve İSTEMEK.
İçimde, hayati üyeliğimi yerine getirmemi sağlayacak güce sahip olduğuma inanıyorum ve bunu tüm bilimsel gücümle sunmayı arzuluyorum. İNANMAK ve İSTEMEK beyler, bendeki tüm bilim ve tüm mevcudiyet budur."
James Braid, hipnoterapiyi bir adım ileriye taşımış ve bu konuda çok yararlı yazılar sunmuştur. Hipnoz ismini öneren de Braid olmuştur. Braid hipnozun bir tür uyku olduğunu ve beynin özel bir aktivite halinde bulunduğunu gözlemiş ve yazılarında Yunan uyku tanrısı Hypnos'u referans almıştır. Bu sayede yeni bir dal olarak "neur-hypnoloji" okulunu oluşturmuştur.
Hipnozun histeride kullanımını ortaya koyan ve geliştiren kişilerden belki en bilenen ve önemlisi Jean-Martin Charcot (1825 - 1893) olmuştur. Hipnozun histerinin bir nörolojik şekli olduğunu ileri sürerek nörotik ve histerik hastalarda hipnozu yaygın olarak kullanmıştır. Öyle ki kendisine "Nörozların Napolyon'u" denmiştir. En tanınmış öğrencileri Alfred Binet, Pierre Janet, and Sigmund Freud'dur. Onlar hipnozu bir fizyolojik durum olarak kabul etmiş ve hipnozun terapide kullanımı açısından Charcot'dan ayrılmışlardır.
Hpinozun yaygınlaşmasında önemli bir mihenk taşı olan Sigmund Freud, kendi çalışmalarında önceleri yoğun şekilde hipnozu kullanmış ve histeri vakalarında hipnoterapiyi başarıyla kullanmıştır. Charcot ekolünün en iyi öğrencilerinden ve hipnoterapistlerinden birisi olduğu bilinmektedir. Hipnoz uygulamaları ve rüya değerlendirmeleriyle klasik psikoanaliz kuramlarını oluşturmuştur. Daha sonra hipnoterapi uygulamalarını bırakarak klasik divan psikoanalizi yöntemini (serbest çağrışım yöntemini) kabul etmiştir. Bunda Freud'da gelişen ağız kanserinin etkisi olduğu ileri sürülmektedir. Yine de hipnoterapinin gelişmesi ve bilinç dışının tanımlanarak psikoterapideki önemli gelişmelerin kapısını açması bakımından hipnoterapide Freud çok önemli bir yere sahiptir.
Modern hipnoterapinin babası olarak kabul edilen kişi ise Dr. Milton H. Erickson'dur. Hipnoz ve hipnoterapi ile ilgili çok sayıda kitap, dergi, makale yazmış ve gerek sesli gerekse görüntülü birçok kaynak bırakmıştır. Verdiği kişisel eğitimlerle yüzlerce yetenekli ve bilgili hipnoterapist yetiştirmiştir. 1970'lerde psikiyatr olarak çalıştığı dönemlerde hipnotik yöntemlerin ve insan davranış kalıplarının kullanımı ile telkinlerin etkinliğini görerek kendisine has bir terapi yöntemi oluşturmuştur. Bu yönteme şimdilerde Eriksonian Hipnoterapi denilmektedir. Bu yöntem Freud ve Braid'in kullandığı otoriter yöntemin tam tersidir. Terapötik etki açısından kontrolün hastada olmasına izin veren ve hastayı öne çıkaran bir yöntem olduğu için büyük kabul görmüştür. Erickson'un bu yöntemi daha sonraları ileri derecede incelenmiştir. İnsan otomatik davranışları ile beynin etkileşimi incelenerek NLP (nöro-linguistik Programlama) adı verilen yöntemin oluşmasına yardımcı olmuştur.
Hipnoterapötik teknikler
- Yaş geriletme: Daha önceki tarihlere ait ego durumlarına geri götürülerek, kaybedilmiş veya zedelenmiş olan benlik algısı ve yaşam kalitesi geri kazanılmaya çalışılır. İlk stresan olay (ISE) öncesindeki sağlıklı ve güçlü dönemin hatırlanması ve ilk stresan olayın tespit edilerek bellekten açığa çıkartılması belirgin bir düzelmeyi sağlayabilmektedir. Hasta eski özgüvenine ve gücüne kavuşabilmektedir. Bazı uygulayıcılar ise; olayların geçmişte yaşanmasına rağmen etkilerinin dün değil bugün yaşandığını ve geçmiş olayların günümüzdeki olgunluk, özgüven, bilgililik ve yeterlilik ile aşılabileceğine inanmaktadırlar. Yaş geriletmeyi gereksiz bulmaktadırlar.
- Yeniden yaşama: Geçmişte yaşanarak bilinç dışına bastırılmış olan olumsuz tecrübelerin transın güvenli ortamında tekrar hatırlanması / yaşantılanması ile soruna ait belirtilerin etkisi azaltılmaya çalışılır. Bir kesikte yara uçlarının bir araya getirilmesi gibidir. Bu sağlanmazsa yara çok uzun sürede iyileşir veya hiç iyileşmez.
- Yönlendirilmiş imgelem: Trans altında hipnoterapistin yönlendirmesi ile oluşan görsel imgelerin değerlendirilmesidir.
- Çatışan parçalar (parts) tedavisi: Charles Tebbets tarafından uygulamaya getirilmiş bir yöntemdir. İnsanlarda birbiri ile çatışan iki tarafın bulunduğu düşüncesi üzerine uygulanır. Her iki tarafın aslında o kişinin iyiliği için çalıştığı inancı esastır. Ancak kişide yer alan tarafların sorun üzerindeki yaklaşımı farklıdır ve trans altında değerlendirilerek terapötik bir anlaşmaya döndürülür.
- Konfüzyon metodu: Milton Erickson tarafından uygulamaya getirilmiştir. Hastanan kafa karışıklığı kullanılarak istenilen yöne doğru telkin altına alınmasıdır.
- Tekrarlama: Trans altında hastanan kabullenebileceği bir telkinin sürekli olarak tekrarlanmasına dayalıdır. Özellikle sigara, alkol bağımlılığı gibi hastanın sürekli mantıklı / mantıksız gerekçeler bularak reddettiği durumlarda yararlıdır.
- Doğrudan telkin: Hastanın da zaten kabullendiği veya kabulleneceği bir olumlu önerinin trans altında tekrarlanması ve bilinç dışının iknası yöntemidir.
- Dolaylı telkin: Daha çok analitik yapıdaki kişilerde yararlıdır. Trans altında bilinç dışının ikna edilmesi için kullanılan bir yöntemdir.
- Hipnoanaliz: Bilinç dışının açığa çıkartamadığı veya kişinin yüzleşmekten çekindiği için ifade edemediği düşünce ve duygulanımların hipnotik gevşeme anında irdelenmesidir. Psikoanalizin hızlandırılmış şekli olarak betimlenebilir.
- Post-hipnotik telkin: Hipnoz sonrası aktive olması gereken durumlar için kullanılan bir yöntemdir. Örneğin ağrısız doğum, sınav başarısı, performans anksiyetesi gibi durumlar ortaya çıktığında kullanılan bir yöntemdir. Self-hipnoz da bir post-hipnotik telkinle ortaya çıkartılabilir.
- Görüntüleme: Hipnotik trans altında, hastanın kendisini olmayı arzuladığı istediği kişi olarak veya bulunmak istediği ortam içinde görmesini sağlamaktır. Bu sayede kişinin motivasyonu sağlanır ve yaşamını yeniden programlamasına ve kendisini tarafsız gözle görmesine yardımcı olunmaya çalışılır.
- 5-PATH(TM) tedavisi: Af tedavisinin geliştirilmiş bir şeklidir. 7-PATH SELF-HİPNOZ tedavisi adında yeni bir versiyonu da vardır. Calvin Banyan tarafından geliştirilmiştir. Kişinin sıkıntılarına yol açan olaylara geriletildiği ve buna yol açtığına inanılan kişilerle ve kendisiyle hipnotik ortamda yüzleştirildiği ve özel bir affetme eyleminin gerçekleştirildiği seanslardır.
Hipnoterapi nasıl uygulanır?
Hipnoterapi; temel olarak danışanın hipnotik trans altına alınması ve belirli telkin sözcükleri ile desteklenmesi şeklinde gerçekleşir. Genel olarak bu amaçla 3 ila 5 civarında seans yapılır. Seans araları hipnoterapist tarafından ayarlanır. Bazı vakalarda iki veya üç seansta sonuç alınırken bazı durumlarda 6-10 seans yapılması gerekebilir.
Seans sayısı fazla olduğu ve sonuç alınması zaman aldığı için bazı danışanlar sonuç almadıklarını düşünerek tedavilerini yarım bırakırlar ve ellerine geçen bu çok değerli bir yöntemi kullanılamaz hale getirirler. Bu yüzden birçok yerde hipnoterapi öncesi bir görüşme gerçekleştirilir ve danışana prosedür hakkında bilgi verilir. Eğer danışan uygulamayı kabul ediyorsa en az 5 seans için uygulama ücreti peşin olarak alınır. Burada amaç danışanın tedaviyi yarıda bırakmasını önleyebilmektir. Çoğu zaman danışan seanslarını sürdürmezse alınan ücret geri ödenmez. Bazı yerlerde ise danışanın tedaviden sonuç almayacağı belirlenirse veya ikna olunursa bir kısmı geri ödenebilir. Bu hipnoterapi uygulayanın veya kuruluşun kararına kalmıştır.
Hipnoterapinin başarılı olması için danışanın hipnotik transa alınması gerekir. Bu nedenle de danışanın uygulamayı yapan hipnoterapiste güvenmesi gerekir. Aynı zamanda bazı danışanlar hipnotik transa zor girerler veya girmeyi reddebilirler. Bu yüzden danışanların seanslardan önce hipnoterapist ile önceden tanışması, yapılacak uygulama hakkında bilgilendirilmesi, sean ortamını görmesi ve benimsemesi ve karşılıklı konuşulmasında yarar vardır. Böylece her seansta transın derinliği daha fazla olacak ve başarı oranı artacaktır. Bazı hipnoterapistler danışanın hipnotize olma yeteneğini bazı testler ile tespit etmek isterler. Ön görüşme bu açıdan da yararlıdır. Sonuç olarak hipnoterapi seanslarına başlamadan önce karşılıklı görüşme gereklidir, abse açtırır gibi hipnoterapi seansına başlanamaz.
Hipnoterapide kullanılan telkinler hipnoz uygulanmadan verilemez mi? Bu danışanlarımızın en çok sorduğu sorulardan birisidir. Telkinler yaşam boyu bize çeşitli kişiler tarafından ve farklı ortamlar yoluyla verilmektedir. Örneğin televizyon reklamlarında kendi ürünlerini kullandırmak için telkinler verilir. "... deneyin, beğeneceksiniz..." gibi. Oysa bilinc kontrolümüz bu telkinleri eğer bizim için uygun bulmazsa kabullenmez. Bu nedenle hipnotik trans altında bilincin bu kontrol mekanizması hafifletilir. Hipnotik trans altında iken bilinç altı veya bilinç dışı dediğimiz merkez bir bilgisayar gibi telkinleri dikkatle dinler ve kendi iyiliği için olanları kabul ederek benimser.
Örneğin kilo problemi olan bir danışana hipnotik trans altında "...bundan sonra çok sağlıklı, huzurlu, dingin olacaksın. Yaşamdan ve yediğin yemeklerden keyif ve zevk alcaksın. Bunun için her seferinde katı lokmalarını en az 25 kere çiğneyecek ve lokmandaki tadların farkına varacaksın ve yemekten aldığın keyif artacak. Keyif artarken iştahın da azalcak. Çünkü her çiğnemede tokluk hissin belirginleşecek. Bir tabak dolusu yemekten sadece az birşey yediğin halde doyduğunu hissedeceksin..." gibi bir telkin ile onun kilo sorununa hiç değinmeden yaşam farkındalığı ve yaşamdan aldığı keyif artırılır. Aynı zamanda gıdalarına dikkat etmesi ve bizim için normalde çok sağlıklı olan ama yeterince dikkat etmediğimiz yeterli sayıda çiğnemeye özen göstermesine çalışılır. Ek olarak vücudun enerji tüketimini sağlayıcı yönde telkinler ile kilo verme işlemi kolaylaştırılır. Yani görüleceği gibi danışanın arzuları yönünde telkinler verilir. Eğer hipnotik transa almadan bu telkinleri vermiş olsaydık; bilinç sürekli araya girerek "...aman yahu çiğneyecek zaman mı var. Hem kim her hafta pazara gidip sebze alıp pişirecek. Salata hazırlamak kolay mı? Spor yap diyor. Bizim mahallede yolda yürümek bile zor. Geçiniz efendim!..." gibi olumsuz düşünceler ile telkini etkisiz hale getirebilirdi.
Hipnoterapide telkinlerin kabul edilebilmesi için transın derinliği ne olmalıdır, sık sorulan diğer bir sorudur. Birçok durumda hipnoz seviyesi ne olursa olsun telkinlerin kabul edildiği belirtilir. Ancak yine de en etkili hal derin trans halidir. Böylece hipnoterapistin kullandığı telkinlerdeki kelimeler ve cümlelerdeki anlamlar hipnoz altındaki danışan tarafından daha iyi anlaşılır, kabullenir ve benimsenir. Çünkü aradaki bloke edici beyin aktiviteleri askıya alınır. Yani telefonun çalması, korna sesi, kapı gıcırtısı gibi dikkat dağıtıcı durumlar, hipnotik trans derinleştiğinde o kadar dikkat çekmemeye başlar. Diğer bir anlatımla danışan o denli huzurlu ve keyiflidir ki bu uyaranları dikkate almamayı tercih eder.
Diğer yandan hipnoterapistlerin çoğunluğu; hipnotik transı derin olan hastalarla farklı ve tarifi zor bir beyinsel iletişim haline girdiklerini belirtmektedirler. Yani neredeyse hiç kelime kullanmadan iletişim ve telkinlerin nakli mümkün olacakmış gibi hissettiklerini belirtirler. Zaten bu nedenle hipnoterapistler yeterince motive ve enerjik değillerse hipnoz seansı yapmayı tercih etmezler. Hatta bazen danışanla olumlu iletişim kurulamazsa terapiden vazgeçip danışanı bir başka terapiste yönlendirebilirler. Bu yüzden danışanın hipnoterapist ile ön görüşme yaparak kendisine güvenmesi ve hipnoz için ikna olması gereklidir. Böylece ilerleyen her yeni seansta, arzu edilen hipnotik derinliğe kısa sürede ulaşılabilir ve daha yüksek tedavi etkinliği sağlanır.
Bizim uygulamalarımızda da, trans altında Reiki enerjisi transferi yaparken, trans ne kadar derinse enerji transferi o denli güçle ve pozitif olmaktadır.[1]
Kaynaklar
[1] immortalking.clan.su/hipnoz_nedir.rtf
0Awesome Comments!