Evrensel Kişiler Çağı ve Sayıların Laneti
Mustafa Çölkesen
[...Böylece bizde ölüm, sizde ise yaşam etkin olmaktadır. Paulus, Korintliler 4:1-15 ]
ve Biz bilincinde olsak da olmasak da hep bir ikili durumumuz var, aslında yaşamın kendisinde içkin olan ölüm, bu acımasız dualizmi her daim ve hemen hatırlatır bize, ama bunu gayri-iradi olarak, içgüdülerimizle bilinç dışı hale getirmekteyiz. Belki de bu gizemli yasa, doğanın ve toplumun pek çok vehçesinde ona tabii olduğumuz için unutulmaktadır. Gece ve gündüz, yaşam ve ölüm, ruh ve madde, kadın ve erkek, iyi ve kötü, zengin ve yoksul dualizminin önemini sezinleyenler, insanlığın tinsel gelişimini binlerce yılda adım adım tek tanrıcılık sentezine kadar vardıran peygamberler olabilirdi ancak.... Babil'lilerde Marduk'un kaos gücünü simgeleyen Tiamat'la olan savaşı, Zerdüşt'ün EhiremenAhura Mazda'sı önce Yahudi ve Hıristiyan geleneğine, oradan da «şeytan» ve «ahiret» kavramlarına yansıyarak İslam geleneğine aktarıldı.
Eğer yaşam ve toplumun varlığı, bir ilke olarak, bu ikili yapıya dayanıyorsa, dünyanın da aksi kutbunda adeta bir «karşı bir dünya» olmalıydı...
Modern zamanların peygamberleri ise, yine aynı seziyle, «somut sermaye» «soyut sermaye» (Karl Marx), «bilinç» «bilinç-dışı» (S. Freud), «zaman» «zaman-dışı» (Einstein) olarak şeylerin bu ikili doğasını keşfediyorlardı.
Bu çifte karakterli yasa en derinden günümüz dünyasını ve tarihin gidişini de belirlemektedir, insanlığın en büyük devrimlerinden birisi olan dijital teknoloji, bir yanıyla dünya birliğinin önündeki engelleri keskin bir şekilde bertaraf ederken, diğer yanıyla da tüm insanlık için «yolun sonuna» işaret etmektedir. Yıllar önce okuduğum bir kitapta, Thomas Kuhn'un «Bilimsel Devrimlerin Yapısı» isimli çalışmasında, buluşların tarihi ile ilginç bir nokta dikkatimi çekmişti: Birkaç yüzyıl önce, dünyanın en uzak köşelerinde yaşayan iki ayrı bilim adamı, birbirinden habersiz bir şekilde aynı buluşu yapıyorlardı. Tarihin bir cilvesi olarak kaderleri kesişen bu iki mucidin birbirlerinden haberdar olmaları, tıpkı buluşları gibi ancak mucizevi bir tesadüfe bağlıydı.Günümüz dünyasının sunduğu olanaklarla bu resme bakıldığında, ancak uzaydaki astronotun yürüyüşüne benzer bir ritim gözlemlenecektir. Global ağlar sayesinde elbette bizim ritmimiz daha yüksektir, İnternet, ancak zamana bağımlı olarak dünyadan haberdar olabilen, kendi yerel yaşam alanlarının ufkuyla sınırlı halklar yerine, Evrensel Kişiler Çağı'nı ilan etmiş durumdadır, her türden bilgiye ulaşırken zamanı neredeyse sıfırlayan, mekan engelini aşarak dünyanın fiziksel olarak en uzak, en bilinmedik diyarlarına sanal yolculuk yapabilen bu yeni çağın kişilikleri yeni bir doğumun, başka bir çağın, yörüngesi farklı bir tarihin çocukları olabilirler ancak.
somutlanması olanağının doğduğunu gözlemliyoruz. Böylelikle de, eskiden her vehçesiyle yaşadıkları toplumunun gölgesinde kalan ve toplum biçiminin engelleri ile sınırlanan Böylesi bir değişim ile, evrensel bir bilgi havuzunun kişi gücündekişi potansiyelinin yüksek bir ivme ile ortaya çıkabileceğini öngörebiliyoruz. Bu yanıyla ise değişim, yine bir ikiliğe işaret etmektedir, dünya birliği potansiyeli, eski üst kimlikleri (kıta, kavim, bölge, ırk, devlet) kişilere parçalayarak, ancak muazzam bir çeşitlenme ile bir arada ortaya çıkmaktadır.
Peki ironi nerededir ?
İroni, dünyada yaşayan her bir kişinin eşsiz gücünü ortaya koyabileceği devasa bir fırsatın büyük bir talihsizliğe sıçrama yapmasında, yada çocuğun ölü doğmasındadır. Çünkü bu sarsıcı devrim, insanlığın kendi kaderini eline alabilmek üzere anti-kapitalist bir toplum biçimi denemesinin hazin sonu ile tarihsel olarak da çakışmış durumdadır. Böylelikle dünyevi yaşamla ilgili bir büyük fırsatı kaybettiklerini şuuraltına atan insanlık, global kapitalizmin bu derin çürüme ortamında giderek varoluşunu bu sanal mecrada icra etmeye başlamıştır. Dünyevi yaşamdaki pek çok bölünmüşlüğünün ötesinde, artık birey olarak kendi içinde-dünyevi yaşam ve sanal dünya olmak üzere- yeniden bölünmüş bir insanlık ile karşı karşıyayız. Dünyanın her bir yanındaki odalarında Internetin başından saatlerce ayrılmayarak (ve hatta odalarından günlerce çıkmayarak) bambaşka bir hissediş, düşünce süreci, davranış şekli geliştiren teknoloji çağının bu çocukları hakkında toplum sağlığı uzmanlarının evrensel uyarıları durumun vahametini ortaya koymaktadır.
Sürecin ikili yönüne işaret eden tuhaf gerçeklik ise, bu insanların gerçek yaşamdan izole olmak pahasına hapsolduğu bu sanal mecranın bizzat kendisinin dual (binary) karakteridir, bu sanal mecranın yapıtaşı, 0 ve 1 sayılarının çeşitli kombinasyonlarda bir araya gelmesiyle oluşmaktadır ve bir başka mistik gerçeklik ise, John Zerzan'ın «Teknoloji'ye Karşı» isimli makalesinde belirttiği gibi, bugün insanlığın egemeni haline gelen bilgisayarların teorik temelini atan Britanya'lı matematikçinin, Cennet öyküsüne benzer şekilde bir elmayı siyanürle boyayarak hayatına son vermesidir.
Böylelikle, sayılar, kabaca on bin yıl önce mevcut paradigmasını değiştirerek, evladı olduğu doğaya başkaldıran, onun üzerinde kontrol sağlamak üzere sayıların gizemli gücünden yararlanan insanlığı lanetlemiş gibi gözükmektedir... Sayılar, insanlığa verdiklerini internet ortamında geri alıyor, onu kendisine hapsediyor ve adeta bir kara delik gibi insanlığı yutuyor...
Sayısal güdümlü evrensel kişiler çağı, insanlığın sonunu ilan ediyor.
24.09.2006
0Awesome Comments!